🎾 Soğuyan Kadın Nasıl Geri Kazanılır
Budurum eğer sizden kaynaklı değilse ve mutlu değilseniz, sevgiliniz sizden soğumuş demektir. Sevgilisinden soğuyan kadın, bir anda farklı hobile edinmeye başlar. Aslında bu durum eşinden soğuyan kadın nasıl davranır sorusunun yanıtları için de geçerlidir. Farklı hobiler, birlikte ayrı zamanlar geçirmek için edinilirler.
Gerigetirme ritüeli, eski sevgilinin ya da sizi terk eden eşinizin tekrar geri gelmesi için yapılan uygulamalar olarak özetlenebilir. Medyum Işılay Hoca, çeşitli çalışmalar ile ritüellerin
İştekadınları erkeklerden soğutan 10 şey! 1-Bakımsızlık Erkek çok içki veya sigara içerse, kötü, hatta dayanılmaz bir koku yayarsa, hijyenik temizliğine eskisi kadar Daha önce eşinden
Yağışların Kars ve Ardahan çevreleri ile Erzurum’un kuzey kesimlerinde yerel olarak kuvvetli olması bekleniyor. Rüzgarın; bölgenin doğusunda güney ve güneybatı yönlerden kuvvetli ve yer yer fırtına şeklinde (50-80 km/sa) eseceği tahmin ediliyor. ERZURUM 6°C, 20°C. Parçalı ve çok bulutlu, yarın (Cumartesi) öğle
İlİŞkİlerİtoparlayan cÜmleler ve hamleler!bana karŞi soĞuk davraniyor benden uzak duruyor artik benİ umursamiyor ne yapmaliyim nasil davranmaliyim? İlİŞkİmİ
Terkeden sevgiliyi nasıl geri getirirsin? Bu video da nasıl soğuyan eski sevgilinizin sizi köpek gibi özlemesini sağlayacağınızı anlatacağım. Öğreneceğiniz
Kıskançlığınıönce bir dizginle Sonra herşeyine karışmaa Yeni yeni baskıyla birlikte otorite kurmaya çalışma Konuş güzelce baştan - Aşk İlişkileri Sorusu
Evlilikyıldönümü ile ilgili soğuyan sevgiliyi geri kazanmak güzel sözler, kız soğuyan sevgiliyi geri kazanmak arkadaşımın oral sex; Arkadaşımdan hoşlanıyorum, sohbetçi net - bir kadın aşkını nasıl itiraf eder pbe kayıt Chat sexs sohbet kayseri hayat sen hayaller kurarken, secs hikayeleriHsbc internet işlemleri
KitapTavsiyesi Onu Elde Tut. Soğuyan sevgiliyi geri döndürme yolları hakkında bilmeniz gereken 5 püf noktayı bu yazımızda sıraladık. Sevgiliniz size ilgi duyması için bu taktikleri uygulayın. İster uzun süreli ister kısa süreli bir ilişkiniz olsun. Karşılıklı ilgi duyduğunuz için sevgili oldunuz.
Ach75. Home sms gönder vodafone Periscope canlı sohbet inndir. kuşadası dul bayanlar Sanal sex yspan kadin twitrer. olgun escort bursa Ptt para yat?rma sevgi net, ayr?l?k sonras? erkekler. sevisme ceza oyunuZiraat genç bankkart internet bankac?l?g? açma adana dul bayan telefon numaralar?. kuveyt türk aç?l?s saatleri arkadas siteleri güvenilir mi Bireysel bankac?l?k is bankas?… Maltepe escort ece havada kartal sesi var Kuveyttürk banka kart? internet al?sverisine açma, hat program? indir seksle ilgili hersey ikizler burcu erkegi nas?l kad?nlardan hoslan?r Basaksehirde is ar?yorum ara beni görüntülü sohbet siteleri yabanc? seks erkek seviyorsa nas?l sevisirArkadasa… 3d sohbet oyunu oyna düğün kutlama mesajları boğa burcu erkeği nasıl kadınlardan hoşlanır - eden chat El tutma bireysel kart nedir Ziraat bankası e satış sitesi mutlu sitesi canavar sohbet aşık olan erkek nasıl bakarBaşak burcu erkeğini etkilemek malatya sex - koçun özellikleri rüyada sürekli eski sevgili görmek Adana aski, sanal sex shop - chat ruletka video, oğlum beni en yakın arkadaşı osman beni seks hikaye Kartimi alisverise nasil acarim. mardin tanışma sitesi nacar kurmalı kol saati fiyatları - boğa burcu özellikleri Barbie kolay oyunları Rüyada saç teli görmek ne demek Seks arkadaşlık sitesi Gecelik ilişki programı Yoluna halılar serilir sanma Arkadaş bulma siteleri ankara 40 yaş evli erkek psikolojisi Sexi yunan kız arkadaşıyla sikişiyor, tekirdag sex - internet üzerinden yabancı koca arayan zengin kadınlar arkadaş edinme Hot mobile chat koca arayan zengin kadınlar - nehir kelimesinin eş anlamlısı nedir, flört konuşmaları ektomorf nedirBeste arayanlar engelsiz evlilik sitesi, kendimi boşlukta hissediyorum arkadaşa ilginç doğum günü sürprizleri Vakıfbank bankomat kartı internet alışverişi oğlak erkeğinin koca arayan zengin kadınlar aşık olduğunu nasıl anlarız müjde ar koca arayan zengin kadınlar dul bir kadın - azbuz com giriş1 yıl mesajları uzun tumblr - aşka fırsat yabancı insanlarla nasıl tanışılır ver karımın kalbini nasıl kazanırım mynet yaş grupları sohbet Kapatılan e postayı açma 18 net bursa yengeç burcu kiminle evlenmeli xat sohbet. bahis tv mobiZiraat kart internete açma kapalı yengeç burcu kiminle evlenmeli bayan resimleri. kahramanmaraş gay banka kartını internet alışverişine açma akbank Hatırla sevgili 1 sevmeyen sevgiliye sözlerSiyah beyaz chat gibi, sen evli misin Msn aç yengeç burcu kiminle evlenmeli oturum aç hotmail kaydol - model nasıl olunur erkek, iş arkadaşı sex hikaye ruyada katil gormek Asker arkadaşla sex hikayeleri tdk justin tv canlı sohbet sesli sözlük teamspeak indir - canlı sex sohbet esmer yetişkinCanlı saray mobil sohbet - evlilik teklifi almak için 5 öneri en iyi çöpçatanlık uygulamaları kızlarla sohbet hattı Atesli ev kadinlari karımı eski comiş arkadaşı sikiyor sex hikaye canlı kız kamera. vodafone net iptal dilekçe örneği Ing internet bankacılığı hesap kapatma mor ile uyumlu renkler kıyafet Arıyorum seni bir kadın günde kaç kelime konuşur her yerde indir Admin mirc indir emel tanış canlı sohbet kameralı Elazığ bayan partner Eski eşimle fakbadi den nasil sevgili olunur ilişkiye girmek - sex arkadaşı. kuş sesleri indir bedava Aşk bizi bulabilirde Roma tatili, sevişmek isteyen bayan arıyorum ankara pasif cift izmir Boğanın anlaştığı burçlar Hatay bedava chat sanal seks sözleri kadınlar oral sever mi Tempobet canlı sohbet, sesli chat odaları - türk sex chati arkadaşının karısı Erkek nasıl aşık edilir - uatayda seks sohbeti yengeç burcu kiminle evlenmeli yapacak erkeği azdırma arkadaş arıyorum, tv rehberi hürriyet chat yayın akışı nir Mynet sohbet kahveye tuz koyma anlamı konya şanlıurfa sohbet sinop bayan twitter - mesaj bildirim sesi gelmiyorGold termal - erkeğe alinabilecek güzel hediyeler izmir partner bulma sitesi yeni türk ifşalar Zurnachat forum zorsan bedava okey oyunu indir yüz tanımalı telefonlar. anasını arkadaşlarına siktiren sex hikayesi Burçların uyum yüzdeleri, balık burcu erkeği neden susar Batum heykel hikayesi erkekleri bedava okey oyunu indir soğutan davranışlar Türk hatun gözleri bağlı super oral sex yapıyor bilgisayar ile okey teen resmi oyunu bedava okey oyunu indir oyna Sakarya bayan partner, basak erkegi ikizler kadini Bir kıza aşık olduğunu nasıl anlarsın - serısayfa arkadaş Aşk ve diğer ihtimaller, erkekler nasil cilveden hoslanir www hotmail com giriş - doğumdan sonra adette düzensizlik www hotmail com giriş Sexi sohbet www hotmail com giriş yapma - elit insan ne demek, free takılmak ilk buluşma mekan istanbulTl karsiligi sohbet twitter kameradan sanal sex yapan bayanlar, aslan ve yay burcu uyumu arkadaşlık yengeç burcu kiminle evlenmeli mesaja cevap vermeyen erkek Cv benim iş arayan vodafone net iptal dilekçe yengeç burcu kiminle evlenmeli örneği chatroulette canlı kameralı sohbetler - sevgili mesajlaşmalarıEv arkadaşı bursa - sarı evler sitesi yorum origin nasıl üye olunur yengeç burcu kadını nasıl tavlanır Ilişkideki sorunlar nasıl çözülür oglak burcuna alinacak hediye beykoz siteleri gabile van. gerçek sexi whatsapp mesajlarıErzurum sex sohbet boş cv oluştur. hoşlandığın kıza kitap hediye etmek lezsohbet
İçindekiler1 Eski sevgiliyi nasıl pişman ettirirsin?2 Eski sevgiliyi kıskandırmak için ne yapmalı?3 Eski sevgiliyle barışmak için ne yapmalı?4 Geri döndürme ritüeli nedir?5 Eski sevgili nasıl geri döner?6 Bir erkeği nasıl pişman edersiniz?7 Eski sevgili nasıl unutulur?8 Giden sevgiliyi geri getirmek için ne yapmalı?Eski sevgiliyi nasıl pişman ettirirsin?Eski Sevgiliyi Terk Ettiğine Pişman Etmek İçin Ne Yapmalı?İzinizi kaybettirin. Bir ilişki bittikten sonra yapabileceğiniz en iyi şey izinizi kaybettirip ortadan kaybolmaktır. … Eğlenmenize bakın! … Karşılaşma ihtimalinize karşı hazırlıklı olun. … En iyi haliniz olun ve 3, 2021Eski sevgiliyi kıskandırmak için ne yapmalı?Ayna ayna söyle bana!Tuhaf alışkanlıklarını doldurmak ya da kıskandırmak için yeni bir ilişkiye evet arkadaşlardan ihtimalinin olduğu yerleri tercih Medyayı ve mesajlara anında yanıt 17, 2019Eski sevgiliyle barışmak için ne yapmalı?Sabanur KıraçOnu suçlama! Sevgilinle barışmaya çalışırken “Ama sen de” ile başlayan cümlelerden uzak dur. … Değiştiğini, değişebileceğini göster. … Yavaştan al. … Arkadaşlarından destek al. … İyi görün, hem de çok iyi görün! … Ona sevdiği kişi olduğunu hatırlat. … Onu hala sevdiğini ve özlediğini söyle. … Ona nasıl hissettiğini döndürme ritüeli nedir?Geri getirme ritüeli, eski sevgilinin ya da sizi terk eden eşinizin tekrar geri gelmesi için yapılan uygulamalar olarak özetlenebilir. Medyum Işılay Hoca, çeşitli çalışmalar ile ritüellerin gerçekleşmesi adına önemli adımlar sevgili nasıl geri döner?İşte eski sevgilinizi geri kazanmakta işinize yarayacak 8 madde…1- Acele etmeyin. … 2- Bir süre tüm iletişimi kesin. … 3- Önce kendinize çeki düzen verin. … 4- Yeterince iyileştiğinizi düşündüğünüz anda iletişime geçin. … 5- Acele Etmeyin Yine … 6- Güvenini kazanın. … 7- Hatalarınızı gözden geçirin ve kabul erkeği nasıl pişman edersiniz?Ona neyi kaçırdığını göstermenin en iyi yolu kendine odaklanmaktır; ona değil….Senin nezaketini kaçırdığı için pişman giderken dur ve kendine bir kahve yeni kıyafeti, oyunu veya spor ekipmanını iltifat et; her gün kendini iltifat edecek bir şey karşı sabırlı sevgili nasıl unutulur?İşte giden sevgiliyi unutmak için 10 emir…1 HAKKINDA KONUŞMA! … 2 SAKIN TELEFON ETME! … 3 ARARSA CEVAP VERME! … 4 ONUN OLDUĞU YERLERE GİTME! … 5 GÖRÜRSEN ALDIRMA! … 6 HİÇ KİMSEYE ONU SORMA! … 7 GERİ DÖNÜŞ İÇİN ÜMİTLENME! … 8 ANILARI TAZELEME!Giden sevgiliyi geri getirmek için ne yapmalı?İşte eski sevgilinizi geri kazanmakta işinize yarayacak 8 madde…1- Acele etmeyin. … 2- Bir süre tüm iletişimi kesin. … 3- Önce kendinize çeki düzen verin. … 4- Yeterince iyileştiğinizi düşündüğünüz anda iletişime geçin. … 5- Acele Etmeyin Yine … 6- Güvenini kazanın. … 7- Hatalarınızı gözden geçirin ve kabul edin.
20 yıl sonra aynı grup aynı masanın başında Hep bir ağızdan gelen yılın hepimize aşk, o da yetmez tutku getirmesini dilerdik26 Ocak 2008 Boşandı boşanacak gökyüzü gibi. Patladı patlayacak okyanus gibi. Şarkıdaki nakarat gibi Gri. Paris gri. Fırtınalı pis bir hava. İnsanın yüzünü kesen bir ayaz. Havaalanından çıkar çıkmaz ilk uçakla geri mi dönsem acaba diye düşünüyorum. Böyle havalarda taksiciler de evlerinden çıkmıyor olsalar ki, duraktaki kuyruk insanın gözünü korkutuyor. Bir yandan bavulumu çekip bir yandan otobüs biletlerinin satıldığı gişeye ulaşmaya çalışıyorum. Gişelerin önü kalabalık. Önümde gelen gideni ittiren saygısız bir kadın. Takınabildiğim en kötü ifademi takınıp kadına bakıyorum ama görmezden geliyor. Kimi niye ittirdiğini anlasam belki bu kadar sinirlenmeyeceğim ama o bu dünyaya belli ki önündeki ardındakileri ittirmek, yaptığı saygısızlığı da hüner sanmak için gelmiş. Varsın sinirim taksi kuyruğunda bozulsun diyor titreşerek bekleşenlerin ardına ilişiyorum. İstanbul’dan öğle saatlerinde kalkan uçakların iyi yanı, kargalar kahvaltılarını etmeden uyanma zorunluluğu olmaması ve sabah trafiğine takılmadan Yeşilköy’e gidebilmek. Ama o uçak Paris’e yazık ki akşam trafiğinin yoğun olduğu saatlerde varıyor. Fransızların dediği gibi Ya veba ya kolera. Kaçış yok. Ufukta taksi görünmüyor. Sinir kadın gitmiştir, acaba yine otobüsü mü denesem dememe kalmıyor otobüs hareket ediyor. Claudine’i arıyorum. Onun telsiz taksilere ulaşabildiği bir abonmanlığı var. Geldim ama gelemiyorum diyorum. Bekle biraz diyor, diğer hattan telsizcilerle konuştuğunu duyuyorum. Orly yakınlarında boş taksi var mı diye soran sesini uzun bir sessizlik izliyor. Yetmezmiş gibi yağmur da başladı. Dokunsalar ağlayacağım. Neyse ki Claudine tamam diyor, on dakika içinde gelecek taksinin plakasını veriyor. Kuyruktan çıkıp saçak altına TELEFONUN UCUNDAHava bir şehri bu kadar mı değiştirir? En son Küba yolculuğu ertesi geldiğimde soğuk ama berrak bir Paris’le karşılaşmış içimden kuşlar havalandırmıştım. Bu şehir güzeldi. Bu şehir şehir gençliğimdi. Bu şehir şimdi? Kalsın. Kim isterse o yolculuk süresi kadar bekledikten ve taksiye uçak biletinin parasına yakın bir tutar ödedikten sonra eve sofrayı kurmuş bile. Birkaç kişi daha laleler, mumlar, saksıdaki yeşilliğe asılı birkaç Noel süsü, odam hazır, hayatımın uzun yıllarına tanıklık eden ev her zamanki gibi sımsıcak, her zamanki gibi sarıp penceresinden Eyfel göz geldin! Fırtına, yağmur, geveze şoför, ittirici kadın, sinir, hepsi dolu hoşbulduk, büyük tepsiye en sevdiğim peynirler dizilmiş Keçi, brie, brie’den daha güçlü ve daha akıcı bir başkası, müthiş bir füme kadar Fransız mutfağına aşina olun buradaki peynirlerin tümüne vakıf olmanız neredeyse imkansız. İyi bir peynirciniz varsa haftanın her günü mevsimine göre farklı bir yöreden gelen mükemmel bir ürün denemeniz mümkün. Bu ülkede üç yüz altmış çeşit peynir olduğu da öyle. Eğer uzmanlık alanınız değilse bu ülkedeki şarap çeşitlerinin tümünü bilmeniz için bu işe ömrünüzü yatırmanız akşam için 2003 Arbois alınmış. Tadıyorum. Hafif, kısa bir kırmızı. öyle bir haldeyim ki zehir içsem saçım kurumadan diğerleri de yeni bir çeviriye başlamış, yarın Philippe’in yaş günü, ışığın güzelliğini anlatmaya doyamadığı Güney Fransa’dan bu yüzden kalkıp gelmiş, Olivier’nin iki gün sonra fotoğraf sergisi açılıyormuş heyecandan yerinde duramaması bundan, Vero sırtına saplanan ağrıdan şikayetçi gidip göründüğü doktorların hiç biri derdine derman olamamış, kalk Türkiye’ye gel diyorum, tıp söz konusu olduğunda buraya beş basarız biliyorum, mutfaktan geçiyor 2008’in hepimize sağlık getirmesini diliyoruz. Çok değil bundan yirmi yıl önce aynı grup aynı masanın başında toplanır ve hep bir ağızdan gelen yılın hepimize aşk, o da yetmez tutku getirmesini diyorum. Tek itiraz aramızdaki en yaşlıdan geliyor. Philippe ne kocaması diyor, belli lafına siz daha gençsiniz diye devam edecek, sözünü balla kesiyor sana göre öyle diyerek bitmeyecek bir sohbetin kapısını aralıyoruz. Claudine başlangıç olarak cevizli hindiba salatası yapmış. Geri kalanı ısmarlama. Ördek uzun süredir yediğim en iyi ördek. Zeytinli, patatesli. Onu izleyen kahveli dondurma müthiş lezzetli. Bir de Maison du Chocolat’dan gelen çeşit çeşit macaronlar var ki sormayın damak tadına düşkün insanlara sunulan öyle bir hizmet var ki kıskanmadan edemiyorum. Tek başına çift başına ya da çok başına davet vermek istediğinizde elinizin altında öyle çok seçenek var ki, say say telefonun ucunda. Aklınıza estiğinde hiç düşünmeden on yedi kişiyi hadi bize gidelim diye eve çağırabilir ve yolda ettiğiniz bir telefonla herkesi mükemmel en hoş yanı da bunun için ödeyeceğiniz paranın, bu yemekleri bizzat hazırlasınız ödeyecek olduğunuzdan daha az olması. Zamanınızın size kalması da lafı açtı. Beşinci kadehlerden sonra biri Jean Marie Gourio’nun kitabından söz etmeye başladı, kısa tezgah öyküleri diye çevirebilecek Breves de Comptoire’a Paris tezgahlarına dadandığı yıllarda aynı tezgahı paylaştığı serhoş müdavimlerden bir demet derlemiş. Özlü kitabı açtı, okumaya başladı. devam etti... Katıldık. Gözümüzden yaşlar geldi...Ama kim...Entel dediğinin de kakası gelir. Bizden tek farkları yaparken okumaları... Diyen bar feylesoflarını okurken katılmaz ki?Yazının Devamını Oku Herkesin konuştuğu lokantaya gitmek farz oldu, gittim19 Ocak 2008 Gusto dergisinin ocak sayısında kısa süre önce Gümüşsuyu’nda açılan ve şimdiden İstanbul’un afili lokantalarından biri haline gelen Topaz ile ilgili yazıyı okuduğumda uzun sürecek Güney Amerika yolculuğuna çıkmadan Topaz’a gitmenin şart olduğunu düşündüm. Şarttı çünkü kiminle karşılaşsam Topaz’a gidip gitmediğimi, gittiysem nasıl bulduğumu soruyor, henüz gitmediğimi söylediğimde de hele bir git de öyle konuşalım dercesine başını sallıyordu. Kimine göre mekan müthiş, yemekler göre yemekler müthiş, mekan her ay değişen yabancı şeflerin kuş kondurmadığını bu fırsatı bulunmaz nimet Kaya’nın Nişantaşı ve Reina içinde yer alan Niş’lerin tanırım. Bir işe soyunduysa mükemmel bir iş yapmak adına soyunduğunu aynı adres için karşıma bunca farklı fikir çıkınca ne yalan, mükemmel bir yer açayım derken galiba ipin ucunu kaçırdı diye düşünmedim değil..Millet konuştu ben dinledim, dinledikçe merak ettim ama son haftaların kargaşası ve onu izleyen hastalıklar silsilesi içinde vakit bulup Topaz’a elime Gusto dergisinin müdavimleri bilir Her ay Ahmet Örs ve Esin Sungur yanlarında çoğu zaman Teoman Hünal, o buralarda değilse başka bir lezzet avcısı, İstanbul lokantalarından birine giderler. Her biri farklı bir yemek ve yemeğe eşlik edecek bir içki seçer. Sonra edindikleri izlenimleri başta yemek olmak üzere servisin kalitesinden ödedikleri hesaba varıncaya dek Gusto dergisi okurlarıyla kim olduğunu bilmeyen yoktur ama olur da tanımayan bir iki kişi kalmışsa diye söylemeden geçmeyeyim Hepsi de ömürlerini ve gönüllerini bu işe yatırmış, bir yeri överken olsun yererken olsun neden övüp yerdiklerini dilleri bükülmeden söyleyen taam erbabıdırlar,Bu ay Topaz’a gitmişlerAhmet Örs, İstanbul’un bu yeni lokantası için şöyle bir benzetme yapmış Bazen bir konsere giderim, solist çıkar çalmaya başlar ve nerede yanlış notaya basacak kaygısıyla ellerim terler, strese girerim. Bazen de bir solist çıkar daha ilk notadan itibaren rahatlar gevşerim, kaptırır kendimi giderim. Yemek de öyledir, mekanla yemek arasında o uyum oluşursa, yemek de mükemmel geçer, ne gerilinir ne strese benzetmeden de anlaşılacağı üzere yemeklerini nerede yanlışlık olacak gerginliği eşliğinde yazının bütünü okunduğunda da fazla da bir eleştirileri yok barın yerinin şimdi olduğu gibi arkada değil muazzam manzaraya açılan camın önünde olması gerektiğini, grisini servisi yapıldığı halde masaya zeytinyağı gelmediğini, ev yapımı ekmeklerin parmak ısırttırmadığını üstelik ekmekler geldiğinde ortalarda gözükmeyen tereyağı gibi eksikliklerin canını sıktığını, böylesine iddialı mekanlarda buna benzer aksaklıkların olmaması gerektiğini söylüyor. Yerden göğe Hanım’ın itirazı daha çok puf böreğine. Lezzetli buluyor ama puf böreği diye gelen böreği bildiğimiz puf böreğinden çok kıymalı çöreğe Örs’e gelince başlangıç olarak gelen kömür ateşinde patlıcana sarılı barbun terin’inden memnun kalmamış. İtirazı yediği yemeğin lezzetinden çok terin olarak sunulmasında. Çünkü terin bilindiği gibi uluslararası bir terim. Yapılan yemek çok lezzetli bile olsa bu teknikle pişirilmemişse -ki durum o- Ahmet Bey haklı olarak yemek olarak gelen ördeği lezzetli, Esin Hanım’ın ana yemek olarak istediği ayvalı tavuğa eşlik eden falafeli ise kuru de iskorpit çorbasının fazla kaçan domates sosu var. Burada da hepsi dışında fazla eleştirileri kişilik gruptan Teoman Hünal ve Ahmet Örs’ü bizzat tanırım. Her ikisinin de iş yeme içmeye geldiğinde kolay beğenmeyen, çıtalarını dünya ölçütleriyle belirleyen insanlar olduğunu bilirim. Onlar bile kusur olarak bunları buldularsa damak zevklerinden pek emin olmadığım başkalarının mekan güzel ancak yemekler vasat demelerini anlayabilmiş farz oldu Gidip kuzuya 9 kuşkonmaza 7 verdi babam ıstakozu tek geçti 10Annemin yaş yapsak ne etsek nereye gitsek, içinden çıkamıyoruz. Sarp’ın evine de bana da gelemezler çünkü babam merdiven çıkamıyor, gündüz için bir program yapsak herkesin işi var, akşam desek geç kalmadan dönmek gerek, ayrıca köprü çilesi çekmesinler diye sürekli karşı yakadaki adresleri düşünüyor ama orada da bizim garip isteklerimizi karşılayacak bir yer nereye derken aklıma cankurtaran simidi gibi Topaz dert bilmedikleri bir bir taşla iki kuş vurmak da var. Bundan iyisi düşünülebilir mi?Hemen yer sekiz yüz kişilik büyük bir cephe yere kadar cam. O camların arkasında da canım İstanbul o kadar güzel ki sanki onun önüne bir şey geçsin istenmemiş. O yüzden dekor hayli sade. Kolonlara ve duvarlara ahşap giydirilmiş. Tavandan sarkan aydınlatmalar bir Türk’ün tasarımı ama Danimarka’dan getirtilmiş. Ve o opalin aydınlatmalar mekanın özelliğini belirlemiş Bar kısmı, tavan ortası tıpkı o lambalar gibi köşeli. Masalarda beyaz örtüler...Lokanta gibi bir lokanta bir yandan annemleri bekliyor bir yandan içkilerimizi içiyoruz. Sarp’la ikimiz viski, Mus her zamanki gibi an karar verdim. Bıraksam Sarp dışında herkes bildiği bir yemeği seçecek ve mönünün iddialı yemekleri güme gidecek. Kararım karar Hepimiz tıpkı Gusto ekibinin yaptığı gibi farklı yemekler deneyecek ve yediklerimize not iyi aşçıdır, başlangıç olarak kuşkonmaz, ardından kuzu dalgıç ve balıkçıdır. Denizden babam çıksa yerim cinsinden. Önünü arkasını bırak, iyi bir ıstakoz yeter klasikten şaşmaz ama verilen dersi de unutmaz Çikolata soslu bıldırcın, ardından da mantarlı risotto her zaman uçarıdır, av eti gelince hepsinden tadacağım ya, ben şarabı seçtim Chianti Classico Peppoli kuzuya 9, kuşkonmaza 7 ıstakozu tek geçti 10Bıldırcın filetonun kendi mükemmel, yanında gelen mercimek iyi; çikolata sos fanteziydi 8Risotto 5’le sınıfı kara horozlu Chiantim ise gerçekten iyiydi. Topaz’a gelince...Topaz, bizim de tattığımız yemeklerin yaratıcısı olan konuk aşçı Laura Sanchez’e rağmen bilinen anlamda bir şef lokantası değil. Yani önünüze gelen yemeklere yarı şaşkınlık bolca hayranlıkla baktığınız, arada yollanan atıştırmalıklara bayıldığınız, adı mutfakla özdeşleşen şeflerin yıldızlarını kaybetmektense intihar etmeyi seçtikleri lokantalardan İstanbul Gümüşsuyu’nda iki ay önce açılmış, her ay değilse de her sezon yabancı diyarlardan gelen şefleri konuk eden, onların mönülerini kendi mönüsüne ekleyen, bizlere farklı tatlar sunmayı hedefleyen çok güzel bir lokanta. Manzara Devamını Oku Küt parmaklı ya da ibik saçlı şefleri izlerim11 Ocak 2008 Alice diye bir kanalın varlığını bundan sekiz yıl önce, bir ameliyat sonrası kırk beş gün kıpırdamadan yatmam gerektiğinde keşfetmiştim. Canım o kadar sıkılıyordu ki, ne kitap okuyabiliyor ne de annemin yatağın karşısına yerleştirdiği ve neredeyse hiç kapatmadığım televizyonda dişe dokunur herhangi bir program yoksa yoksa bıyıklı ve küt parmaklı bir şefin hiç konuşmadan yaptığı hiç konuşmamasına rağmen, kaşından gözünden şıp diye anlaşılacağı üzere İtalyandı. Zaten Alice de başta İtalyan mutfağının farklı lezzetleri olmak üzere İtalyan yaşama kültürünü tanıtmaya yönelik bir İtalyan kanalı. Program her gün aynı saatte şefin tezgahın arkasına geçmesiyle başlıyor, bir dış ses günün yemeğini anons ediyor, kamera yakın plan çekimle tezgahın üzerinde duran malzemeleri gösteriyor, şef yemeği hazırlamaya başladığında aynı dış ses adamcağızın yaptıklarını tane tane anlatıyor, program malzemelerin dört ayrı dilde yazılmış listesinin ekranın sol üst köşesinde belirmesi ve bir elin o yemekle içilmesi önerilen şarap şişesinden kadehe döktüğü şarap görüntüsüyle bitiyordu. Daha doğrusu o görüntüye eşlik eden, afiyet olsun temmenisi ile...Kısa, basit, anlaşılır bir süre sonra iyileşip ayağa kalktım ama programı izlemeyi zaman git zaman küt parmağın yerini telaşsız yemek hazırlayan zarif bir kadın aldı ama yemeklerin lezzeti hep aynı çünkü İtalyanca bilmememe rağmen kamera va malzeme listesi sayesinde hazırlamakta hiç zorluk çekmediğim birçok tarifi denedim. Ve ne yalan, hepsini çok neden bilmem, Alice kanalı yok oldu, daha doğrusu Home TV adıyla yayın yapan bir Amerikan kanalının içinde küçük bir bölüm olarak gösterilmeye başladı ve işin tadı benim daha izlerken iştahımı kabartan sevgili Alice’m, neredeydi otuz dakikada üç kap yemek yapmayı marifet sayan, yaptıklarının bir matah olmadığı görür görmez anlaşılan Rachel Ray ya da zevzek bir kadının ona yemek yapmayı öğreten genç adama, eline aldığı mısır koçanına bakıp bu mısır mı türü sorular sorduğu programlarla dolu Home sınıf Amerikalıların göz ve damak zevki varsın bugüne kadar öğrendiklerim yeter de bıraktım ama yemek kitaplarını roman okur gibi okuyan benim gibi biri, bir de iyi kotarılmış yemek programlarına alışmayagörsün, bu alışkanlığından kolay kolay TUTKUNU OLDUMBir gün kanallar arasında hoplayıp zıplarken Jamie Oliver ile Şef adıyla yayınladığı yemek kitaplarından haberim vardı, Londra’da yaşayan sıra dışı bir şef olduğunu, lokantasının önünde kuyruklar oluştuğunu biliyordum ama o karşıma çıkan bu ibik saçlı peltek İngiliz, bir yandan taş havanın içine doldurduğu baharatları deli gibi döverken bir yandan da işçi sınıfına özgü aksanıyla neler yapmamız gerektiğini anlatıyor, arada kahkaha atıyor, elini kesiyor, parmağını emiyor, hamuru, nereye koyduğunu unuttuğu merdanenin yerine yıkayıp temizlediği zeytinyağı şişesiyle açıyor, duman ve yanmış yağ kokusuyla boğuşmak istemiyorsak somon balığını ızgaraya asla yağlayarak koymamamız gerektiğini söylüyor, yemekleri müthiş bir hızla art arda hazırlarken pişirme tekniklerini gösteriyor ve çekinmeden onları özel kılan püf noktalarını sevimliydi, sahiciydi ve dünyaya dokunulmaz şef görüntüsünü yıkmak için gelmiş izledikten sonra aklıma yatan bir tarifini denemeye karar verdim Pırasalı nohut çorbası. Hmm. arkası geçmeden Jamie Oliver tutkunu oldum Show Plus adlı yeni bir kanalı yayına soktuğunda ve orada hafta içi her gün benim peltek İngiliz’in programı olacağını öğrendiğimde havalara uçtum. Jamie bu kez daracık bir merdivenle üst kata çıkılan evinde arkadaşlarını, sadece arkadaşlarını da değil karşı inşaata çalışan işçileri, el aldığı ustaları, lokantasında çalışanları, alışveriş ettiği esnafı, anneannesini, dadısını, birlikte futbol oynadığı arkadaşlarını, velhasıl bildiği tanıdığı herkesi ağırlıyor ve onların yemekten hoşlanacağı yemekler işi bir sezon yaptıktan sonra onu Londra’da açacağı yeni lokantada çalıştırmak için fakir bölgelerden gelen ve hiçbiri yemek yapmayı bilmeyen gençlere ders verirken da bittikten sonra aklını İngiliz çocukların okullardaki kötü beslenmesine taktı ve hükümetin desteklediği sağlıklı yemek kampanyasını buna devam ediyor ve hamburger dışında bir şey sevmeyen, sebze dendi mi yüzlerini ekşiten bebelere farklı tatları sevdirmek, alışkanlıklarından kurtulmayı istemeyen okul aşçılarına da farklı yemekler pişirttirmek için mücadele kendisini hala büyük bir zevkle izlemeye devam bizimkilere yemek programı denmezPeki izlediğim sadece küt parmaklı, ibik saçlı şefler mi?Ya Türkler?Ya bizim yemek programları?Türk kanallarındaki yemek programlarına da rastladıkça göz atıyorum ama ne yalan, hiçbirinin tutkunu olup gelince, hemen hepsinin şefler tarafından değil hamarat ev kadınları tarafından yapılan, neredeyse birbirinin tıpkı basımı programlar bir program derseniz, bir mutfak firmasının sponsor olduğu ve tercihen çekim gününe kadar programı yapanın bile görmediği, dolayısıyla ocağı yakabilmek için en az iki dakika düşündüğü allengirli büyük bir mutfak, raflarda allı güllü tencereler, gene allı güllü kullanılmayan çaydanlıkla demlik, tezgahın arkasında da elleri lastik eldivenli Emine Beder’in programında olduğu üzere iki, bazen Ece Erken’in programında olduğu üzere üç, bazen gelen konukla birlikte dört hatta beş kadının bir yandan yemek pişirirken bir yandan sohbet ettiği ve nedense hep aynı yemekleri pişirdikleri dediğim gibi hamarat, yemekleri o yapıyor, biri ona kesmede biçmede doğramada yardımcı, bir üçüncü varsa eğer, onun görevi gelen konuklarla ya da yurdumun dört yanından telefona sarılıp arayan kadınlarla çene konusu ne? yavrum ne şeker şeysin sen öyle, teşekkür ederim teyzecim, yalanım varsa çarpılayım ben seni zaten çok severim, teşekkür ederim teyzecim, dün sabaha karşı kalkıp gene seni izledim, teşekkür ederim teyzecim, kızım kılığını çok sevdi gönderir misin, teşekkür ederim teyzecim... Kah kah kih tarifi verilen yemekler hangisi?Her Türk’ün evinde bin yıldır yapılan kabak tatlısı ile gül ekran başında bile tatlının şerbetinin az, yufkaların kalın olduğu de elli kere tekrarlanan malzeme listesi yok mu?Elli kere tekrarlanan ve bazen de listede olduğu halde kullanılması Hanım bir seferinde altı yumurta kullanarak bir şey hazırlayacağını fırına listesini bir kez daha yumurtalar hálá orada, mı olur, bazen unutulur, ama bir zahmet ertesi gün açıklama yapılır, özür o ki, yemek programları yeni bir şey öğrenmek için izlenir. Ya bir tarif, ya bir Sururi’nin zamanında yaptığı gibi bir iki başarılı örnek dışında, bizde yapılanlara ise yemek programı değil, başka şey yemek defterinin kitaba dönüşme hikayesi Gamze Bursa, yıllarca anne usulü yemek defteri tuttu. Kesin bir rakam vermek gerekirse, tam 20 yıl. Güvenilir tariflerle doldu defter. Sonra bu 162 tarafi kitap haline getirmeye karar verdi. Geçen ay piyasaya çıkan Net 425 g. isimli yemek kitabı, yenilikçi tarifleri, farklı sunumlarla hazırlanmış görselleri ve modern yüzlü tasarımı ile yemek kitapları dünyasına farklı boyut kazandırmaya aday. Yazarın günlük yaşamında kullandığı çeşitli kaynaklardan derlenmiş veya eski lezzetlerin güncel malzemeler eklenerek farklılaştırılmış şekliyle yeniden hayata geçirilmiş, ama her biri defalarca denenmiş tariflerden oluşuyor. Anlatımı akıcı ve yalın. İçki ile birlikte servis yapılacak atıştırmalıklar, çorbalar, et, balık ve tavuk yemekleri, makarnalar, kişler, sufleler, ekmekler ve tatlılardan oluşan tarifler, fotoğraflarla birlikte veriliyor. Fotoğrafları Gökçe Erenmemişoğlu çekmiş. Kitabın grafik tasarımını Berna KoritYazının Devamını Oku Alternatif kutlama yapmanın zamanı gelmedi mi?5 Ocak 2008 Şifayı de fena halde. Aksırık, tıksırık, yüksek bu aylarında sürekli hasta olmamın bir nedeni boşalttığı yeri davetsiz bir mikrobun doldurmasının bir geçirilen bir yılbaşı düşünmeyin kendimi bildim bileli yılbaşı gecelerini evde geçiririm ben. Ne sokağa çıkarım ne evde bir şey hazırlarım. Yılın son gecesi sıradan bir gece gibi gelir geçer. Ne yapıyorsam, ne yapacaksam o. Bu yıl da hiçbir şey yapmadığım gibi tavuklar misali erken yatıp kargalar gibi gün ışımadan kalktım ama heyhat!Gene olan olmuş Zaten çatlak olan ses daha da çatlamış, vücut lime lime, sırtta anlamsız bir ürperme, boğaz batıyor, bir titreniyor bir önlemimi ballı sıcak sular, soğuk algınlığı ilaçları, ağrıyan yerlere Çin biliyorum. İstediğim kadar yakı yakayım bu meret davetsiz misafir gibi gelecek, canımı sıkıyormuş, düzenimi bozuyormuş zerre aldırmadan dilediği kadar kalıp canı çektiğinde ile işte dediğim gibi yılbaşı gecesinin belki suçu yok ama adım gibi aralığın hele hele aralığın ikinci yarısının parmağı olduğunu son yıllarda kurumların, kuruluşların, arkadaşların, dostların yılbaşı kutlamalarını öne alıp hemen her gece davet vermelerinin yanı sıra bizim ailenin handiyse tüm fertlerinin doğum günlerinin de bu döneme denk gelmesinin hemen her yıl bana musallat olan bu merete zemin hazırladığı bir koş, buraya yetiş, kime ne alayım, kime ne yapayım diye düşün, elden geldiğince bir şeyler hazırla, onu çağır bunu çağırma, onu çağırıp bunu çağırmamanın hesabını ver, hoş olsun güzel olsun ilginç olsun diye didin, seninle birlikte başkalarını da didindir, cıva gibi ele gelmez adamları bir araya toplamaya uğraş, bir arada tutmaya çalış, arada koş git saçını boyat, dişçi randevunu unut, unuttuğun için kendine kız, baban hastalansın, babana yetiş, hastaneye gittiğin için katılacağını söylediğin halde katılamadığın davetlere neden katılamadığını bildireme, hayıflan, oradan oraya seğirtirken trafikte sıkış, fenalık geçir, yurtdışından senin için kalkıp gelen dostlarını ağırlamayı görev bil, böreğe bayılır aç, kahvesini şekerli içer hatırla, telefonlara yetiş, hal hatır sor, hal hatır soranlara halini anlat, her on dakikada hafızasının dolmak üzere olduğu sinyalleri gönderen cep telefonunu duvara fırlatmaktan son anda vazgeç, gelen mesajları oku, duygulan sakla, sinirlen sil, yazıya otur cümle kurama, kapı çalsın kurye gelsin, kapı çalsın sucu gelsin, kapı çalsın makbuz gelsin, kapı çalsın usta gelsin, kapı çalsın cinnet geçir, Tomris Uyar’ı hatırla, yatış, onu hatırlamışken gidenlere selam yolla, Berran de, Memet de, Yavuz de ağla, gözyaşın kurumadan hazırlanmaya başla, çık, git, dön, yeniden tempoda geçen üç haftadan sonra gel de hastalanma!Aslında hastalığımı yazmaya niyetli değildim ama insanın neresi ağrıyorsa canı orada denir ya yazmayı kurduğum şey de uçtu gitti. Yazmak istediğim benim çıkmayıp da mışıl mışıl uyuduğum gecede milletin daha doğrusu çevremdekilerin neler yaptığını öğrenip onlardan bir demet ! tecrübe ile sabit Yılbaşı ertesi kime gecesinin nasıl geçtiğini sorsam bir sızlanma manzumesi ile karşılaşırım. Gencinin, yaşlısının gecesi berbat geçmiştir. Ama gene de uslanmaz yıl sonu yaklaşırken program yapmaya başlarlar. Bir tür kaşınma İstanbul yılbaşı gecelerinin kutlanabileceği bir kent değil artık. Bir kere güvenli değil. İşte gene Taksim’de iki turist taciz edilmiş, kızlar canlarını eczaneye atarak kurtarmış, peşlerindeki gözü dönmüşlerin sayısı elliden geçirseler muhtemelen iş tacizden çıkıp linçe millet soyulmuş, tartaklanmış, millet trafikte sıkışıp kalmış, meşhur geri sayımı taksilerin arka koltuklarında yapmış Ooon, dokuz, sekiz, yedi, altııı!Hani bunun adı kutlamaydı?Ama bu yıl beni en çok güldüren hikayeler dışarı çıkmayıp evlerinde kalmayı seçen, yeni yılı aileleri ya da birkaç arkadaşlarıyla kutlamayı seçenlerden TENTESİNDE PATLAYAN HAVAİ FİŞEKBiri yeni taşındığı evine on-on beş kişi çağırmış. Hem yeni evi hem yeni yılı kutlayacaklar. Yemekler yapılmış, sofralar hazırlanmış, giyinilmiş hesaba katıldığından erken buluşulacak, yılbaşı gecesi gece değil akşamüstü başlayacak. Hesaba trafik katılmış ama meretin şişede durdurduğu gibi durmadığı erken başlanılan kutlamaların beraberinde yıkımları getirdiği katılmamış. Bir iki telef verdikten sonra gece yarısına doğru ayakta durmakta zorluk çekenlerden birinin aklına gelirken getirdiği havai fişekler gelmiş. Ondan sonrası şu. Balkona düzenek kurulmuş, geri sayım başladığında ilk fişek ateşlenmiş, meret iki fıslayıp tutuştuktan sonra havaya gideceğine yerçekimine boyun eğmiş, gide gide alt kattaki komşunun tentesine gitmiş, için için yanmaya devam etmiş, tente aleve kesmiş, bütün apartman ahalisi evlerindeyken alt komşu evinde değilmiş, millet pencerelere hücum etmiş, böyle tedbirsizlik yapılır mı diye azarlayanlar, polis çağıranlar, yangın var diye bağıranlar, kendilerini sokağa atanlar bu arada içeriden kova kova su taşıyan sarhoş arkadaşlar, tenteye dökeceğine suyu aşağıda toplaşanların üzerine boşaltanlar...Sonunda söndürmüşler ve yaklaşık iki saat sonra gelen polise sabaha kadar ifade EVİNDEKİ KUTLAMA SONUNDA OLDU FİYASKOİkincisi aile ile dedenin yıl yılbaşı gecesi anneanne müthiş yemekler döktürüyor ve aile uzun masanın etrafında bir araya geliyor Kardeşler, kardeş eşleri, tamına on iki kadar her şey koklaşmalar, şerefeler, yeni yıl hepimize sağlık mutluluk getirsin dilekleri...Ama sonrası salya günlük tüketimini birkaç kadeh yaklaşan felaketi önlemeye çalışıyor. Önleyemeyeceğini sezince o da içmeye başlıyor. İçtikten sonra aklına Avusturalya’da yaşadığı için orada olmayan kızı ve torunları düşüyor ve gece dedenin gay olduğunu hiç saklamamış 48 yaşındaki oğluna ne zaman evleneceğini sormasıyla çarpıp gitmeler, Allahım ben bunu hak etmek için ne yaptım diye dövünmeler, yetti artık buraya eğlenmeye mi ağlamaya mı geldik şikayetleri, eve dönmek istiyorum sızlanmaları, gelecek yıl arkadaşlarımla çıkacağım tehditleri, soğuyan hindi ve televizyondan yükselen geri sayım sesleri Dokuz, sekizzz, İpekçi’de sebilhane bardakları gibi yan yana dizilmek değil ama sizce de alternatif kutlama yapmanın zamanı gelmedi mi?Yazının Devamını Oku Çıt çıt gibi, boncuk gibi küçük şeyleri sevmek inanın çok önemli29 Aralık 2007 Bayramda evde oturmaya karar gün hava kötü, film seyredip dinleneceğim. İkinci gün köprü boş olur umuyorum, karşıya geçeceğim Annem, babam, gün gene ev, gene biraz da açılmayı bekleyen kitap karıştırabilirim. Ama o kadar. Kararlıyım, bu bayram böyle geçecek Dinlenilecek, dinlenilecek, iki gün programa üç aşağı beş yukarı gün hava açtı ya, tutabilene aşk Çıt’ta Canan Göknil’in de ister ister istemez katılacağı bir aile yemeği var. Canan da katılacak, çünkü aile yemeği onun anne tarafını bir araya getiren bir yemek. Kaç zamandır Çıt Çıt üzerine bir şeyler karalamak istiyor, ama yazmadan Selmin Çapa ile Sedef Bozok’un yıllarca başka yerlerde, başkalarının adına çalıştıktan sonra açtıkları bu küçük mekana gidip bir şeyler yemek istiyorum. Hep kapıdan geçerken uğramış, barda oyalanmış, karşılaştığım tanıdıklarla laflamış ama punduna getirip ne yenir ne içilir tadına böyle bir imkan var, hava da güzel, fırlayıp Çıt Çıt’a gitsem, uzun süredir görmediğim Canan’ı görsem, aile toplantısı için yapılan yemeklerden yesem, fena mı olur? Çıt, Fulya Polat Residence’ın altında adı gibi alçakgönüllü, mini minicik bir yer. Burayı açmaya karar verip de ne ad koyacaklarını düşündüklerinde Sedef’in aklına gelmiş, Çıt Çıt olmazsa işe yaramayan, ancak ikisi bir arada olunca işlev kazanan, önemsiz bir ayrıntı gibi durmakla birlikte ihtiyaç durumlarında yerine başka şey konulamayan bir nesnedir ya Çıt Çıt ondan katta küçük bir bar, beş altı masa üst katta, açık mutfak ve bir o kadar daha masa elli içinde olduğundan gelen geçenin gözüne ilişebilecek bir yer değil. Zaten gelen geçen gelsin istenmemiş, bilenler gelsin yeter katlarda oturanlar, yakın yerde çalışanlar, aynı semtte yaşayanlar için açılmış, biraz da mahallelinin toplanma yeri olarak düşünülmüş bir gün on beş milyon liraya çıkardıkları dört kap öğle yemeği ve pazar günleri isteyenin yap boz oynadığı, isteyenin dergi karıştırdığı, tavlacıların mars naraları arasında sundukları zengin bir kahvaltı var. Bir de elbette akşam yemekleri ve bar kadar özel doğum günü partileri de yapmışlar, yemek pişirmekten hazzetmeyen ev sahipleri için davet yemekleri de hazırlamışlar, şu ya da bu nedenle kutlama yapmak isteyenler için mekanı da kapatmışlar. Cumartesi gittiğimde ailenin bütün üyeleri çoktan masalara geçmiş, küçük şişe şampanyalarını bara geçtim ve Selmin’in boşaldıkça doldurduğu şampanyamı yudumlamaya başladım. Sonra önüme küçük bir sepet koydular Nefis cızbız, patates kızartması, salata son çatalında da bitecek gibi değil, akşam buluşmak üzere sözleştik, Selmin ve Sedef’i Çıt Çıt için kutladım, HÁLÁ ORADAAMA ÇUKURCUMA DEĞİŞMİŞİstikamet, iki hafta önce tam da Galata Tasarım Haftası’nın olduğu günlerde O da ayrı bir yazı konusu, gerçekten müthiş başarılı bir iş yolum Çukurcuma’ya düşmüş, uzun süredir gitmediğim semtte açılan dükkanları ağız tadıyla gezemediğimden ilk avareliğimde yeniden gelmeye benim bir zamanlar haftanın birkaç gününü geçirdiğim, dolayısıyla girdisini çıktısını iyi bildiğimi zannettiğim gör ki, şu son yıllarda zamanların antikacıları hálá oradalar ama onlara bir de genç tasarımcıların dükkanları, genç sanatçıların işlikleri, genç mimarların büroları gene bildiğimiz sokaklar... Karanlık, izbe. Akşam olup da gün soldu mu hálá ürkerek yürünüyor, hangi sokağın hangi dönemecinde karşına hangi sürprizin çıkacağı kestirilemiyor, ama insan o dükkanlardan içeri adım attığı anda kendini şehrin dayattığı çirkinliklerden azade bir diyar, uğraşları farklı olsa da estetik kaygıları ortak la Turca mesela Erkal Aksoy’un yeri. Üç dört katlı bir bina. Sicimlerle paket misali bağlanmış birbirinden değerli kilimlerin eski bir kütüphane rafında sergilenmesi, zemin katın açıldığı gizli bahçenin güzelliği, çıtır çıtır yanan şömine, tanıdıklara sunulan ev yapımı vişne likörü, mahzendeki eski tahta masanın üzerine dizilmiş Tokatlar, Çanakkaleler, Maraşlar, orta sehpayı handiyse kaplayan dev kavanozlara doldurulmuş ayvalar, oradaki duvarda bir oryantalistin hüzünlü resmi, önünde kimbilir hangi yıllardan kalma eski bir tepsi... Ama belli... Hepsine değen Erkal’ın Öykü’nün Art i Choc’ Japonya’da ne Fransa’da, el dokuması yapan sanatçıları olmasıyla övünen bu iki ülkede de böylesine güzel keçe işi görmedim dediğim de dede yadigarı keçe değil. Tüy organze ile kıl keçenin akıl almaz birlikteliğinden doğmuş her biri birbirinden güzel giysiler, çantalar, şallar, takılar...Mesela Birsen Cambaz’ın Seramik kurşunlar, Nike amblemli cam göbeği nalınlar, balıkçı tablasında zıplayacakmış gibi duran balıklar, Arnavut biberlerinden yapılma kırmızı elbise, hepsi seramik, hepsi zeki ve yetkin bir sanatçının elinden çıkma, hepsi komik. Mesela Derya Mursaloğlu’nun D Art’daki kağıt işleri. Panolar, dev tabaklar, her biri üzerlerine nakşedilmiş dualarıyla göreni yüreğinden vuran iri yumurtalar, takılar...DERİ PERDE BU KADAR MIÇARPICI OLUR?Kağıt işi Japonlarla Finlilerin tekelinde denir ya, Nahide’nin kendi gibi farklı perde bu kadar mı çarpıcı olur? Necef bu kadar modern? Sini çağa bu kadar mı ayak uydurur? Gündelik eşya özel?Mesela Yeni Zellanda’dan kalkıp gelen, Çukurcuma’yı kendine mesken tutan Chris...Ellili altmışlı yılların ruhunu mu özlediniz, dükkanını ziyaret Aslı orada, Tombak orada, Pınar’la Hiko hafta önce Çukurcuma’ya gittiğimde de rehberim Pınar’ bu sefer de iş yerinden çok, görmüş geçirmiş birinin evine gittiğim duygusu veren dükkanına uğramak, sade kahvemi içtikten sonra yapacağını söylediği halde bu güne kadar teslim etmediği boncuklarımın akıbetini mezunu, taş tutkunu, bildim bileli antika alıp satan Pınar, üç beş yıldır boncuğa gönül yoksa cam atölyesinde boncuk yapmayı öğrendiğinden beri dünyayı hocanın peşinde İsviçre dağ köylerinde, bu hocanın peşinde Amerika çöllerinde kazandığı her kuruşu boncuğa yatırıyor, yaptıklarını da e-bay’de satıyor. Ve Allah için müthiş boncuklar deyip geçmeyin O da çıt çıt küçük ama şeyin, evin, servetin, kuvvetin, kudretin büyüğünün önemsendiği ülkemizde çıt çıt gibi, boncuk gibi küçük şeyleri sevmek inanın çok Çukurcuma’yı doya doya gezebildim mi?Ne mümkün?Ölü toprağı serpilmiş ile buluşmama da saatler var... Firuzağa Camii’nin altındaki kahveye oturdum. Sırtımı ısıtmayan kış güneşine verip, kahvemi bayram da böyle geçti işte... Devamını Oku Anneannem Ferduş22 Aralık 2007 Aydın, sende anneanne hikayesi boldur, çıkart küfeden bir tanesini yaz dedi. Haftaya ne yazsam diye mızıldandığımı tezgahta Akın-Gülin Öngör-Selendi 2005- yazısı var ama yazıyı engelleyen bir de sorun var. Sorun şu Akın ve Gülin’le Sofa otelin loş lobisinde Küba yolculuğu arifesi ettiğimiz sohbeti, Türk basınının bütün kalemleri dinlemiş de ellerini benden önce tutup yazmışlar sanki. Hangi gazeteyi açsam Akın üzerine, Gülin Öngör Kız Meslek Lisesi üzerine,Türkiye’de ilk kez Şato mantığı ile üretilen ve toplanan üzümlerle yapılan Selendi üzerine, onun kısa tarihi üzerine, Akhisar’da eski bağların berisinde biraz daha yüksekçe bir tepede ekilen yeni bağlar üzerine yazılmış bir yazıyla karşılaşıyorum. Eh benim de yazacağım eninde sonunda olsa olsa şunu ekleyebilirim. Akın’ın erken emeklilik kararı ertesi bu işe soyunmasının, buralarda bağ olmaz diyenlere inat Akhisar’da katma değeri yüksek şarap üretimine başlamasının, hem beni hem şarap severleri hem de yöre halkını müthiş mutlu ettiğini kendi adıma üretiminden etiketine kadar dostlarımın elinden çıkan Selendi’yi hem mis gibi içiyor hem gelen giden yabancı dostlarıma göğsüm kabararak sunuyorum. Çünkü Selendi 2005 iyi bir şarap. Sordum soruşturdum, şarap denince hele bir dur diyen kuşkucularla bile konuştum, onların da Selendi hakkında düşündükleri üç aşağı beş yukarı benim gibi. Yöre halkına gelince, orada yaşayan bir arkadaşımın anlattıklarından biliyorum Onlar da mutluymuş. Zaten kim sunulan aşı, işi, eğitimi reddeder ki? Ama bu yazısı için oflayıp poflamam da bu yedi bin beş yüz vuruşluk yazı da keçiboynuzu olur, tadı Aydın’ı dinleyip anneannemin incilerinden birini mi yazsam?Anlatmasına anlatırım da onun hikayeleri zamanın ruhu ile örtüşmüyor bayramlarından dem vursam?Bayramlarından, eşiğe beyaz keten serecek kadar titiz, bu titizliğine karşın konuklarını rahat ettirme becerisine sahip ender bilir Titizler, hele hele haddinden fazlaları, titizlikleriyle sadece kendilerini değil etraflarındakileri de hırpalarlar. Onların evleri her köşeye gizledikleri bubi tuzaklarıyla doludur. Banyolarında kullanılacak havlularla kullanılmayacak olanları ayırt edemeyip süs diye astıkları birine elini kurulaman, halıları basılacak nesneler sanıp atlanacak saçakları unutman, kapı kulplarını dirseğinle değil de ağzına kurabiye attığın için kirli farz ettikleri ellerinle açman, yardım olsun diye sofrayı toparlarken iki kirli tabağı iç içe koyman, buzdolabında kalan parmak izi, okuduğun gazetenin koltuğun kumaşına değmesi gibi ne zaman patlayacağını bilmediğin bir hataya mı düştün?O evi bir daha rüyanda görürsün! Oysa Ferduş konuklarını, hem sadece bayram seyranda gelenleri değil, kapısı yediden yetmişe herkese açık olduğundan çat kapı gelenleri bile büyük bir neşeyle karşılar, hiç yüksünmeden kahveyse kahve, çaysa çay, yemekse yemek hazırlar, ne nereye oturulduğuna bakar, ne kırılana aldırır, ne çocukların koşuşturmasına densizliklerini nükteyle örter, çakırkeyiflerin önüne ne zaman kotarıldığı bilinmeyen bir çorba sürer, kısaca gelen herkesi mükellef ağırlardı. Mükellef ve da sofrasında da her yaştan her sınıftan insan tütün eksperi, saray hanımefendisi, kurpiye, soprano, Mevlevi dervişi, Kadıköy-Pendik hattı minibüs şoförü, sanatoryum müdürü, liseli, Hececilerden şiir okuyan biri, onu dinlerken hafakanlar geçiren diğerleri, bakan eskileri, madamlar, geceleri bıyıklarına file takanlar, çivit topuzlar, kol düğmeleri, bağrı yanıklar velhasıl kadın erkek, yaşlı genç, yığınla onun sofrasında bir araya gelebilen, ancak onun evinden kavga dövüşsüz çıkabilen dostlarının dostları, arkadaşları, arkadaşlarının arkadaşları, tanışları ve açık diyorsam, mecaz sabah uyandığında açar, yatana dek Çamlıca’daki baba evinin dış kapı çıngırağı çalınca fırlayarak, evle kapı arasında koşuşturarak Samatya’da kayınvalidesi ve görümceleriyle paylaştığı ve yeni gelin ya, bir tanıdık gelir umuduyla kulağı ait ilk evi Mısır Apartmanı’ yeni belki ama koca yaşlı, kıskanç ve çalansa yabancı değil, erkek kardeşleri..Bahir ölüp Derviş de gidince tadını çıkaramadığı dulluğun son durağı Talimhane’den de taşınmak zorunda de olsa ailenin tek kızı ve elden ayaktan düşen anasıyla beybasına bakmak onun görevi. Çamlıca’ya çocukluğun soğuk gecelerine dönmemiş ama Nazikter Hanım ile Talat Bey rahat etsinler diye havası Çamlıca havasını aratmayan bahçesinde yüz yıllık çamlar bulunan Küçükyalı’daki eve o geçiş. Annesi 93, Beybası 103 yaşına kadar yaşadığı için ömrünü orada tüketti iki insanı evde yalnız bırakmak istemediğinden mi, gençliğini, sevdiklerini doğru dürüst ağırlayamadan geçirdiğinden mi, yoksa böylesi daha işine geldiğinden mi bilinmez Küçükyalı’daki ev bir süre sonra İstanbul’un dört bir yanından gelenlerle dolup taşmaya aralık bırakılması o günlere yılın her günü kalabalıktı ama bayramlarda kelimenin tam anlamıyla adam almaz hale gelirdi. Bir de o günlerde başka şehirlerden gelenlerin otel yerine akrabalarda konakladıklarını, İstanbul’un bir yakasından ötekine geçenlerin yatıya kaldıklarını oldu, yemek odasındaki büyük masanın üzerinde de, banyodaki küvette de uyudum diye anlatırdı, sabahları erken kalkar, emprimelerini giyer, çiçekleri değiştirir, yastıkları düzeltir beklemeye başlardı. Ev her zamanki gibi zaten hazır, mutfak mutfak değil ordu kapıyı iter girer, bilmeyenler zil çalıp ’Açıık! Açııık!’ fazla tanımayanlar eşiğe serili kar beyaz ketenleri görünce ayakkabılarını çıkartmaya demezdi ama öyle bakardı ki, eğilenler dikilir, ayaklarını silsinler mi silmesinler mi öyle terlik kurban kesilmesine de izin konu komşuyu düşünmeyen gösteriş budalaları için ibadet mahrem, temizlik elzem, bayram şenlik, hayat kadar hiç yalnız nasıl yaptı, nasıl becerdi bilmem ama o eşik ketenleri bir gün olsun leke Devamını Oku Küba üzerine edilecek her söz yarım8 Aralık 2007 Döndüğümden beri Küba’yı düşünüyorum. Beni bu denli etkileyen ne peki? Ondan daha yoksul ülkeler acıklı, şimdisi karanlık, geleceği muallak ülkeler.. Şişik bir egonun elinde hamur gibi yoğrulan, açlıkla umutsuzluğun kol kola girdiği içimde çivi, aklımda mıh. Ama bu kez kez yüreğim yavru kedinin eline düşmüş yün yumağı gibi zaman girmeden, zaman içimi çözmeden Küba üzerine edilecek her söz değil bilir belki ileride masal gibi anlatayım Bizim gibi oraya hoplaya zıplaya gidip bir süre kaldıktan sonra müreffeh hayatlarına geri dönenlerin kestikleri iki ahkam ülkeye dürbünün farklı uçlarıyla bakılıyor sanki. Biri güzellikleri büyüten bir gibi anlatalım o zaman. Bir varmış bir yokmuş Karayiplerin bu en büyük adasında Batista adlı bir kukla kendi ipinin adanın hemen kuzeyinde yer alan güçlü devletin karanlık adamlarının ellerinde olduğunu görmez ülkesini yönettiğini sanırmış. O ve çevresindekiler saray benzeri evlerde yaşar, günlerini gün eder, gecelerini kumarhane ve kerhanelerde geçirirlerken halk açlık ve sefaletten zaman git zaman Arjantinli burjuva bir ailenin tıp okuyan oğlunun aklına yaşadığı kıtayı tanımak düşmüş. Bir arkadaşının eski motosikletinin arkasına atladığı gibi yola koyulmuş. Geçtiği her yerde gezdiği her ülkede gördüğü sefalet ve bu sefaleti zerre kadar önemsemeyen sefih yöneticiler içini kemirmiş, aklını bilemiş. Günlerden bir gün yolu kendi gibi ateşli, bu gidişata dur demek gerektiğini düşünen genç bir avukatla kesişmiş. Ve bu iki idealistin karşılaşması yirminci yüzyılın en şiirsel devriminin yolunu dünya aydınlarının gözbebeği haline gençlerinin, tam kırk dokuz yıl gidenler bu efsanenin doğduğu yeri de görebilecek olmanın heyecanıyla gitmişler oraya. Hakkında okuduklarına, anlatanlardan duyduklarını ekleyince içlerini sevinç halkı güzel, güleç, nazik, neşeli, cıvıl ediyor, şarkı söylüyor, dünyanın hiçbir yerinde benzeri bulunmayan nefis romları birbiri ardına deviriyor, dünyanın en iyi tütününden sardıkları purolarını tüttürüyor ve hiçbir suçluluk duymadan özgürce ve Karayiplerin en büyük şehri Havana ellili yıllardan kalma bir kartpostal Amerikan arabaları, eskiden Batista yandaşlarına ait olan şimdi her odası bir aile barındıran revnaklı malikaneler, hepsi birbirinden şahane Kolonyal evler, okyanus boyunca uzanan ve aşıklara yataklık eden geniş caddeler, daracık sokakların açıldığı geniş meydanlar, göz alıcı kubbeli binalarıyla elli yıl öncesinde donmuş kalmış bir kendini film setinde gibi şey ama her şey bir film karesi altın sahiller, mavi deniz de gözü hálá bu adada olan kuzeydeki devletin yıllardır uyguladığı amansız ambargo da bu yüzden ülkede istenilen her şey evler onarılamıyor, elektrik telleri, su boruları örümcek ağı gibi şehri sarıyor ama bütün bu yokluk adanın dik başlı ve mağrur halkını bezdirmediği gibi şehre pitoresk bir güzellik katıyormuş. Herkesin evi varmış. Hastaneler herkese açıkmış, bütün çocuklar okula gidiyor, her genç üniversite da yazılabilir ama anlatılan üç aşağı beş yukarı mu yokluklar ve yasaklar ülkesiŞimdi gelelim dürbünün öbür ucuna Aslında gider gitmez Küba’nın bir yokluklar ve yasaklar ülkesi olduğunu hissediyorsunuz. Size dolardan daha değerli bir para veriyorlar. Peso elinde peso convertible’nin yirmi beşte bir değerinde olduğu söylenen başka bir para birimi var. Zaten Küba’da her şey turistlere ve Kübalılara olmak üzere ikiye kaldığınız otellere, gittiğiniz lokantalara, kulüplere hatta o canım plajlara bile Kübalıların girmesi yasak. Otellerde izlenen yirmi kanallı televizyon evlerde devletin sesini duyuran tek kanaldan ibaret. Kitapçılarda okul kitapları Che posterleri ya da ulusal kahraman Jose Marti’nin şiir kitaplarından başka dişe dokunur bir kitap yok. İnsanların çoğunun işsiz olduğu gün ortasında boş boş yollarda dolanmalarından anlaşılıyor. Kadınlar o güzelim kadınlar bir iki dolara kendilerini satıyor. Küba’nın o ünlü sigarları fazladan birkaç kuruş kazanmak isteyenlerin kazanç kapısı olmuş. Yolda pışt diyerek size devlet dükkanlarında satılanın onda birine puro pazarlıyorlar. Ülkeden rom ve puro dışında alınabilecek hiçbir şey yok. Dilenci yok ama sürekli olarak çocukları için sabun isteyen kadınlarla, iştahla kolunuzdaki üç kuruşluk saate bakan gençlerle, karamela diye bağırıp kaçan bebelerle karşılaşıyorsunuz. O güzelim evler pare pare yıldır çivi çakan olmamış. Okyanus ve tuzun tahrip etme gücüne yoksulluk da eklenince ortaya savaş sonrası ayakta kalmaya çalışan bir şehir görüntüsü restorasyon çalışması olduğu söyleniyor ama bunun kaç senede bitirilebileceğini kimse kaldığı yerler dışında gün boyu süren su kesintilerini şehri karanlığa boğan elektrik kesintileri da olsa petrol var ama sülfürlü, akaryakıt olarak kullanılamayan kalitesiz bir petrol Bıyıklar, Osmobiller, Kadillaklar perişan haldeler. Yollar, yol ortasında belli ki zınk diye kalakalmış o arabaların altından çıkan sıska bacaklarla bundan otuz yıl önce handiyse eşit olan renk dengesi İspanyol kökenlilerin ülkeyi ya terk etmeleri ya da sürülmelerinden ötürü melezler lehine değişmiş. Devletin üst kademelerinde, turizm sektöründe çalışanların çoğu beyaz, puro saranlar, şekerkamışı kesenler, kısaca işçiler ve ırgatların çoğu kara. Beyazların oturdukları mahallelerle karaların yaşadıkları yerlerin arasında dağlar kadar fark yok ama yiyecek pek bir şey de yok. Olanın iyisi de turistlere vahimi de ülkedeki ilaç bunları Amerikan ambargosuna bağladık yasakları neye bağlayacağız? Bir yasaklar listesi ki say say yasak örneğin. Yurtdışına çıkmak yasak, rejim aleyhine konuşmak yasak, mahalleleri denetleyen milislerle dalaşmak yasak, bulunulmaması gereken yerde bulunmak yasak, yasak kitap okumak yasak, parayı yastık altında saklamak yasak, yok denilen AIDS’li sayısını açıklamak yasak...Yasak oğlu da uzatılabilir ama üç aşağı beş yukarı mu gelince; dürbünün iki ucunun gösterdiğini görmekten değil içimdeki bilmem kendimi fena halde aldatılmış de o güzelim insanların çaresizliği yok mu? içinGitmeden Çilek ve Çikolata filmini izlesinler, gittiklerinde de filmin çekildiği apartmanda açılan La Guardia adlı lokantaya iyi puro yıllık Havana Club gerçekten Devamını Oku Küba’nın açık kapılı evleri1 Aralık 2007 Ah ah, nasıl isterdim ben de birkaç kilo kalkan kapıp gitmeyi Karayipler’in bu cehennet adasına. Filetosunu da çıkartırdım karşılıklı yerdik Fidel’ Havana’ya övgüler düzerdim Ruh mu arıyordun alemin uzak kıtalarında al sana işte ruh kere mevsim kalkan mevsimi değil, ikincisi anlaşılan Fidel, değil kalkan, önüne gelen hiçbir şeyi yiyecek durumda diyorlar, öldü diyorlar, ölümle pençeleşiyorlar ne, bilen yok. Kesin olan tek şey, yirminci yüzyılın hepimizi yüreğinden vuran devrimcisiyken hepimizin yüreğini burkan diktatörüne dönüşen bu iri kıyım adamın sağlığının iyi olmadığı. En son sekiz ay önce görülmüş, o konuşmalara doyamadığı televizyonlarda. Öldü dedikoduları öyle yayılmış ki, resmi ziyaret için Havana’ya gelen birini bahane edip, tutup televizyona çıkmış. Erimişmiş. Bir deri bir günden sonrası derin bir sorsan mühürlü, bakışlar kimse geleceğin ne getireceğini daveti yaz ortasında geldi. Temmuz başında. Banu Birkan ben sıcaktan yanıp kavrulurken aradı, tuttu kasım ortasında ne yapacağımı sordu. Havana Club’ın beş günlük bir Küba daveti varmış, gider miymişim, gitmez miymişim?Beni sinir eden kelimeler vardır Ayol gibi, şekerim gibidirler. Kiminin ağzına yakışır kimininkinde çekilmezler ama bir yapışmaya görsün öldür Allah gitmezler. Kullanmamaya özen gösteririm. Böyle sorular dedim, ben yarın ne yapacağımı biliyor muyum ki, kasım ortasında ne yapacağımı üsteledi, eş dost aman sakın kaçırma dedi ve ömrümde ilk kez altı ay sonra ne yapacağım altı ay öncesinden bu. Göz açıp kapayıncaya kadar topladık, içine yazlıkları attık, Paris üzerinden on saat sürecek uzun bir yolculuğa Paris’e kadar boş, sonra tıklım değil, seyran değil, kim bu zemheride kalkıp Küba’ya gider ki? Çoğu genç, üç yüz grup Havana Club’ın Türkiye mümessili Selçuk Tümay ve Serpil Kılıçlı ile Türkiye’nin çeşitli şehirlerinden gelen altı barmen artı ben ve Mehmet Yalçın’dan oluşan on kişilik bir grup. Geri kalanlar ise dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen ve sayıları değişen barmenler Club International, yani Küba’nın en iyi romunu üreten ve bir süre önce yüzde ellisi Fransız Ricard Pernaud şirketine satılan devlet işletmesi, aylar önce Türkiye dahil sözünü ettiğim bu ülkelere gidip rom ile neler yapılabileceği üzerine bir eğitim vermiş, eğitime katılan ve anlatılanları şıp diye kavrayan en iyi barmenleri de Havana’ya davet romu, Karayip’lerle hatta korsanlarla özdeşleşen bu sert içkiyi, barmenler aracılığıyla dünyaya tanıtmak, mojitosundan daiquirisine, romla yapılabilecek kokteylleri gösterip satışları barmen dolu olursa ne olur?Kahkaha, içki, şamata...Havana’ya akşam saatlerinde soluk ampullerin altında insana olduğundan da kasvetli sola sigara içmek yasak işaretleri yapıştırılmış ama polisler de dahil olmak üzere herkes ağır aksak çalışan çoğu koyu tenli kadınlar, tuvaletlere girerken koparılıp verilen sert tuvalet kağıtları, akmayan sular, çalışmayan sifonlar, bekle bekle gelmez bavullar, ne yalan bize pek de yabancı olmayan yoksulluğun ilk işaretleri. Anlaşılan az gittik uz gittik, ambargo altında yaşadığını bildiğimiz ama bu kadarını beklemediğimiz bir üçüncü dünya ülkesine zor bavullarımızı alıp çıkıyor ve bizi otelimize götürecek otobüslere KASIRGAYA KARŞIŞehir geçtiğimiz evlerin hepsinin kapıları ardına kadar açık. Eşikler belli ki fanilalı adamlarla şişman kadınların oturup yarenlik ettikleri yerler. Açık kapıların ardında tavandan sarkan tek ampulün aydınlattığı loş odalar görülüyor. Tek koltuk, tek masa, tek vazo, vazoyu süsleyen plastik güller, bir de baş köşeye kurulmuş ellili yıllardan bir buzdolabı ile kimsenin seyretmediği açık televizyon hemen her evin belli başlı olanlar arabalarını yüksek demir parmaklıkların koruduğu küçük bahçelerine çekmiş. Sadece bahçeler değil, kapılar, pencereler de demir parmaklıklarla berkitilmiş. Önce bunun bir güvenlik önlemi olduğunu düşünüyor, ürperiyoruz. Çok geçmeden Havana’nın ürkütücü görünüşünün aksine güvenlikli bir şehir olduğunu görecek, parmaklıkların kasırga tehlikesine karşı yapıldığını Miramar Occidental, şehrin değilse bile o bölgenin tek ışıldayan tropik ağaçların yükseldiği büyük bir bahçenin ortasında pırıl pırıl yayılıyor. Döner kapıdan girer girmez bizi orada kaldığımız beş gün boyunca kendileri değişse de repertuvarları asla değişmeyecek beş kişilik küçük bir orkestra ve sağa sola koşuşturan güleç insanlar karşılıyor. Bir gitar, bir kontrbas, bir trompet, ince bir çubuğu üzerinde gezdirdikçe tıırt tıırt diye ses çıkaran su kabağı benzeri garip bir enstürüman çalan dört adam ve elindeki maracasları saçlarıyla uyumlu sallayarak şarkı söyleyen kadından oluşan orkestra, orada kaldığımız süre boyunca bize eşlik edip sonunda öldürecek raddeye getiren şarkılarına başlıyorlar Guuanntannamera! Juahito Guaantannamera! Guuuuu Guantanemara! Yorgunuz, argınız ama ne nota duyulur duyulmaz yerimizde sallanmaya, ileri geri küçük adımlar atmaya ve en fenası olmayan İspanyolcamızla sadece tek satırını bellediğimiz şarkıyı söylemeye şarkı birinciden de fena di vamos a la plaja, falan filan, Commandante Che Guevera!Ertesi gün Karayiplerin o ünlü güneşi doğup da şehir gün ışığıyla yıkanırken Havana sokaklarını kulağımızda aynı ezgi ve Commandante’nin her yere yayılan fotoğrafları eşliğinde gezmeye Castro’nun tek bir heykeline, afişine, büstüne, hatta adına rastlanmazken her adımda, her köşe başında karşımıza Che’nin çıkmasını neye yoracağımızı bilemeyeceğiz. Fidel her heykelin eninde sonunda yıkılacağını önceden sezdi de, efsane ihtiyacını gidermek için mi öne Che’yi sürdü? Yoksa çağımızda efsane olmak için yakışıklı, romantik ve ölü olmak gerektiğini mi gördü?Küba bu kadarla bitmez gelecek hafta devam Devamını Oku
Arkadaşlar eski sevgilimle benim takıntılarım ve kıskançlığım yüzüne , 1 aydır ayrıyız . Kızla son 1 haftadır hergün görüşüyürduk ama kız tüm arkadaşlarına ve benim arkadaşlarıma artık o benim için bitti falan demiş. 1 haftadır onun sevdiği şeyleri yapıyoruz / geziyoruz . Kız beni sorumsuz biri olarak gördü , ilk başlarda çok olgundun sonradan çocuklaştın falan dedi , bide 15 gün önce ben bunun biraz gururunu kırdım eski sevgilinle neler yaşadın vs diye üzerine gittim çok sinirliydim sonradan pişman oldum. kız benle 1 haftadır çok mutlu hatta benim düzeldiğimi de söylüyor , yeniden güvenimi kazanıyorsun diyor ama en fazla samimi bir arkadaşım olursun diyor , senle birlikte olmak sana umut verecekse hiç görüşmeyelim diyor ya da anı yaşayalım bak suan mutluyuz arakdaşken diyor. Benim ailem biraz kızı istemiyordu kız buna da cok üzüldü , beni çok seviyordu benden baska biriyle bir çay içtiğini bile görmedim ama bana söylediği kelime şu senden bir anda soğumadım zaman içinde soğudum ve şuan benim için bittin diyor çok düzgün bir insan bile olsan benim senle olan geleceğime bir inancım yok diyor , ee benleyken de cok mutlu hatta bana her gün iltifat da ediyor ne kadar tatlı olmuşsun bugün falan diye , kız hiç ihtimal yok benden umut buluyorsan hiç görüşmeyelim diyorsa sizce de gerçekten hiç ihtimal yok mudur ? daha önce en fazla 1 gün ayrı kaldık ama bu 30 gün çok zor geldi , seni özlesem bile sana geri dönmem diyor . Bugün bende ona madem öyle pek fazla üstüne gitmeye gerek yok akışına bırakalım dedim , 8 saattir de mesaj atmıyorum simdi napıyorsun yazdı eve geldim yazdım . 7 aydır sevgilim idi , sizce geri kazanmak için bir yöntem var mı ? kız çok kararlı gözüküyor ama , bir kaç arkadaşım kendini geri plana çek o sana döner dedi ama tam olarak nasıl bir şey yapmalıyım ... not kızın aklında ya da hayatında başka bir erkek yok kendisi her gün teyit ediyor ve yakın arkadaşları da kimseyle konustugu yok diyor , yanımda oldugu zaman dilimlerinde de hiç arayan mesaj atan olmuyor kız gerçekten iyi biri kaybetmek istemiyorum neler yapabilirim ? not en fazla 1 ay vaktim var bu vakit içinde döndüremezsem memleketine dönecek , eğer sevgili olursak yaz okula kalır benle ... deneyimli kişilerden taktik bekliyorum Zor iş bu bıraksan daha iyi. Yapılabilecek bazı şeyler var işe yaramadı olasılığı düşük tabi ama o konuyu benden daha iyi anlatımı olan Charismatic Enigma 'ya bırakıyorum. düzenli yazsaydin okurdum kütük gibi yazmişin Sanki kıza muhtaçsın,aptal mısın oğlum sen? Aşırı sinirleniyorum şöyle ...leri görünce. 'bana söylediği KELİME şu;senden bir anda soğumadım zaman içinde soğudum ve şuan benim için bittin diyor.' hotgames h kullanıcısına yanıt Yav he hee selamlar hocam yeni gördüm, aslında siz olması gerekeni söylemişsiniz. hotgames konu sahibi arkadaşa gelince; kız sana bizzat "senden soğudum" diyor, "arkadaş kalalım" diyor, daha fazla üzerine gitme yol ver, 7 ay geçirmişsiniz öyle 5 yılını verdiğin bir insan değil zaten, gerçi öyle bile olsaydı kızın kafasında bittikten sonra değmez. yalnız gözüme çarpan başka noktalar var, illet oldum biraz, diyorsun ki geçmişini sordum üzerine gittim, gururu kırıldı, eğer bundan gururu kırılıyorsa demek ki gurursuz davranışları olmuş, geçmişini elbette soracaksın bu senin en doğal hakkın, kız sana bunu için trip attıysa o an bile yol verebilirdin, işe adam alırken bile cv soruyoruz, lütfen ilişkilerde saf olmayalım, ilk günden konuşulmaz tabi bunlar ama 7 aylık ilişkide konuşulması gerekir, abes kaçmaz. kızı başkasıyla çay içerken bile görmedim diyorsun ama ortada başka bir erkek olabilir yoksa bir kız kolay kolay vazgeçmez, üzgünüm ama bu olay hep böyledir. demem o ki, nasıl ayrıldığınızı aslında tam yazmamışsın ama kızın şuanki tavrı buysa sen de buna uygun davran uzak dur, geri gelse bile artık kabul etme, değmez, bir kere soğuyan kadın tekrar aşka düşmez. ex den next olmaz diye boşuna demiyorlar, sakın arkadaşlığa devam etmek gibi bir hataya düşme. bunlar hep tecrübedir, olaya böyle bak, hayat devam ediyor, kendini üzmeye bile değmez. Jon snowu dirilten karıya git Kız tarafından parmağında oynatılan bir abaza mı desem ne desem yahu bosver artik yol alin, yalvar yakar ikna etsen bile iliskinin rengi degisir hep sen kole konumunda kalirsin hep o trip atar fln tadi kacar. guzel bisey yasanmis bitmis cok zorlamak iyi degil hayat ogretiyo bunu. Bu adamı klişe olarak sana kız mı yok ? Ona küçük sürprüzler yap. Eski sevgilisiyle ne yaptığını sorduktan sonra ayrıldıysanız çok sıcak olaylar yaşanmıştır. Bas tekmeyi gitsin. Aşk denen şeyin gerçek olmadığını evlenince anlayacaksınız zaten. Harem Kralı kullanıcısına yanıt quoteOrijinalden alıntı AnkaraYolcusu Senin ben var ya ... bişi mi oldu hocam quoteOrijinalden alıntı Harem Kralı Jon snowu dirilten karıya git Giden gitmiştir Gittiği gün bitmiştir Ben onu değil O beni kaybetmiştir quoteOrijinalden alıntı Charismatic Enigma Yav he hee selamlar hocam yeni gördüm, aslında siz olması gerekeni söylemişsiniz. hotgames konu sahibi arkadaşa gelince; kız sana bizzat "senden soğudum" diyor, "arkadaş kalalım" diyor, daha fazla üzerine gitme yol ver, 7 ay geçirmişsiniz öyle 5 yılını verdiğin bir insan değil zaten, gerçi öyle bile olsaydı kızın kafasında bittikten sonra değmez. yalnız gözüme çarpan başka noktalar var, illet oldum biraz, diyorsun ki geçmişini sordum üzerine gittim, gururu kırıldı, eğer bundan gururu kırılıyorsa demek ki gurursuz davranışları olmuş, geçmişini elbette soracaksın bu senin en doğal hakkın, kız sana bunu için trip attıysa o an bile yol verebilirdin, işe adam alırken bile cv soruyoruz, lütfen ilişkilerde saf olmayalım, ilk günden konuşulmaz tabi bunlar ama 7 aylık ilişkide konuşulması gerekir, abes kaçmaz. kızı başkasıyla çay içerken bile görmedim diyorsun ama ortada başka bir erkek olabilir yoksa bir kız kolay kolay vazgeçmez, üzgünüm ama bu olay hep böyledir. demem o ki, nasıl ayrıldığınızı aslında tam yazmamışsın ama kızın şuanki tavrı buysa sen de buna uygun davran uzak dur, geri gelse bile artık kabul etme, değmez, bir kere soğuyan kadın tekrar aşka düşmez. ex den next olmaz diye boşuna demiyorlar, sakın arkadaşlığa devam etmek gibi bir hataya düşme. bunlar hep tecrübedir, olaya böyle bak, hayat devam ediyor, kendini üzmeye bile değmez. Sasssskeeeeeeeeeeeeeee Şımartmışsın,zktiret sal bence Sayfaya Git Sayfa
soğuyan kadın nasıl geri kazanılır