🕛 Erikson Ve Psikososyal Gelişim Kuramı
Erik Erikson, en popüler ve etkili gelişme teorilerinden birini geliştiren bir ego psikoloğu idi. Teorisi psikanalist Sigmund Freud'un çalışmasından etkilenirken, Erikson'un teorisi psikoseksüel gelişimden ziyade psikososyal gelişim üzerine odaklandı. Teorisini oluşturan aşamalar şunlardır:
TjFw1B. Erikson Psikososyal Gelişim KuramıYaşlara göre Erikson psikososyal gelişim kuramı dönemleri1- Güven Duygusu Gelişimi Erikson psikososyal gelişim kuramı2- Utanç ve Şüphe Erikson psikososyal gelişim kuramı3- Girişimcilik ve Suçluluk Erikson psikososyal gelişim kuramı4- Çalışkanlık ve Yeterlilik Duygusu Erikson psikososyal gelişim kuramı5- Kimlik Gelişimi Erikson psikososyal gelişim kuramı6- Yakınlık Erikson psikososyal gelişim kuramı7- Üretkenlik Erikson psikososyal gelişim kuramı8- Dürüstlük ve Umut Erikson psikososyal gelişim kuramı Psikososyal gelişim teorisyeni Erikson, kişiliğin bir dizi aşamada geliştiğine inanıyordu. Freud’un psikoseksüel aşamalar teorisinin aksine, Erikson’un teorisi, sosyal deneyimin tüm yaşam boyunca etkisini tanımladı. Erikson, sosyal etkileşim ve ilişkilerin insanoğlunun gelişimi ve büyümesinde nasıl bir rol oynadığıyla ilgileniyordu. Bu teoride her aşama, önceki aşamalara dayanır ve sonraki gelişim dönemlerinin yolunu açar. Erikson, her aşamada insanların gelişimde bir dönüm noktası olarak hizmet eden bir çatışma yaşadığına inanıyordu. Gelişim psikolojisinde Erikson psikososyal gelişim kuramı görüşüne göre, bu çatışmalar ya psikolojik bir nitelik geliştirme ya da bu niteliği geliştirememe üzerine odaklanır. Bu zamanlarda, kişisel gelişim potansiyeli yüksektir, ancak başarısızlık potansiyeli de yüksektir. İnsanlar çatışmayla başarılı bir şekilde başa çıkarsa, sahneden hayatlarının geri kalanında kendilerine iyi hizmet edecek psikolojik güçlerle ortaya çıkarlar. Bu çatışmalarla etkili bir şekilde başa çıkamazlarsa, güçlü bir benlik duygusu için gereken temel becerileri gelişemez. Erikson’a göre, yeterlilik duygusu davranışları ve eylemleri motive etmektedir. Her gelişim aşaması, yaşamın bir alanında yetkin hale gelmekle ilgilidir. Aşamalar iyi idare edilirse, kişi bazen ego gücü veya ego kalitesi olarak adlandırılan bir ustalık duygusu hissedecektir. Aşama kötü yönetilirse, kişi gelişimin bu yönünden bir yetersizlik duygusuyla ortaya çıkacaktır. Yaşlara göre Erikson psikososyal gelişim kuramı dönemleri 1- Güven Duygusu Gelişimi Erikson psikososyal gelişim kuramı Doğum ile 1 yaş arasında meydana gelir ve hayatın en temel aşamasıdır. Bir bebek tamamen bağımlı olduğu için, güven geliştirmek, çocuğun bakıcılarının güvenilirliğine ve kalitesine dayanır. Gelişimin bu noktasında çocuk, yiyecek, sevgi, sıcaklık, güvenlik ve beslenme dahil olmak üzere hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğu her şey için yetişkin bakıcılara tamamen bağımlıdır. Bir bakıcı yeterli bakım ve sevgiyi sağlayamazsa, çocuk yaşamlarındaki yetişkinlere güvenemeyeceğini veya güvenemeyeceğini hissedecektir. Sonuçlar Bir çocuk güvenini başarıyla geliştirirse, çocuk kendini dünyada güvende ve güvende hissedecektir. 2 Tutarsız, duygusal olarak ulaşılamaz veya reddeden bakıcılar, bakımları altındaki çocuklarda güvensizlik duygularına katkıda bulunur. Güveni geliştirememek, korkuya ve dünyanın tutarsız ve öngörülemez olduğuna dair bir inanca neden olacaktır. Psikososyal gelişimin ilk aşamasında, bakıcılar güvenilirlik, ilgi ve sevgi sağladığında çocuklar bir güven duygusu geliştirirler. Bunun olmaması güvensizliğe yol açacaktır. Hiçbir çocuk% 100 güven veya% 100 şüphe geliştirmeyecektir. Başarılı gelişme, tamamen iki karşıt taraf arasında bir denge kurmaya bağlıdır. Bu gerçekleştiğinde, çocuklar umut kazanırlar ve yeni deneyimlere açık olurlar. 2- Utanç ve Şüphe Erikson psikososyal gelişim kuramı Erken çocukluk döneminde Erikson psikososyal gelişim kuramına göre, kişisel kontrol duygusu geliştiren çocuklar ön plandadır. Gelişimin bu noktasında, çocuklar biraz bağımsızlık kazanmaya başlıyor. Temel eylemleri kendi başlarına yapmaya ve tercih ettikleri şey hakkında basit kararlar almaya başlıyorlar. Ebeveynler ve bakıcılar, çocukların seçim yapmalarına ve kontrolü ele geçirmelerine izin vererek çocukların bir özerklik duygusu geliştirmelerine yardımcı olabilir. Bu aşamanın temel teması, çocukların fiziksel beceriler üzerinde kişisel bir kontrol ve bağımsızlık duygusu geliştirmeleri gerektiğidir. Tuvalet eğitimi, çocukların bu özerklik duygusunu geliştirmelerine yardımcı olmada önemli bir rol oynar. Tuvalet eğitimi, bu sürecin hayati bir parçasıdır. Bir kişinin bedensel işlevlerini kontrol etmeyi öğrenmek, bir kontrol ve bağımsızlık duygusunu sağlar. Diğer önemli olaylar arasında yiyecek seçimleri, oyuncak tercihleri ve kıyafet seçimi üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmak yer alıyor. Sonuçlar Mücadele eden ve kazalarından utanan çocuklar, kişisel kontrol duygusundan mahrum kalabilirler. Psikososyal gelişim bu aşamasında başarı, özerklik duygularına yol açar; başarısızlık, utanç ve şüphe duygularıyla aşamayı başarıyla tamamlayan çocuklar kendilerini güvende ve kendinden emin hisseder. Tamamlamayan çocuk ise yetersizlik ve kendinden şüphe duyar. Psiko Sosyal Gelişim Kuramı 3- Girişimcilik ve Suçluluk Erikson psikososyal gelişim kuramı Üçüncü aşama Erikson psikososyal gelişim kuramı açısından, okul öncesi yıllarda gerçekleşir. Çocuklar, oyun ve diğer sosyal etkileşimleri yönlendirerek dünya üzerindeki güçlerini ve kontrollerini sağlamaya başlarlar. Bu aşamada başarılı olan çocuklar, başkalarına liderlik etme konusunda yetenekli ve yetenekli hissederler. Bu becerileri edinemeyenler, suçluluk duygusu, kendinden şüphe duyma ve inisiyatif eksikliği ile baş başa kalırlar. Sonuçlar Çocukların çevre üzerinde kontrol ve güç sağlamaya başlaması gereklidir. Bu aşamadaki başarı, bir amaç duygusuna götürür. Çok fazla güç uygulamaya çalışan çocuklar onaylamama deneyimi yaşayarak suçluluk duygusuyla sonuçlanır. İdeal bir bireysel inisiyatif dengesi ve başkalarıyla çalışma isteği elde edildiğinde, amaç olarak bilinen ego kalitesi ortaya çıkar. Erikson Kuramı Nedir? 4- Çalışkanlık ve Yeterlilik Duygusu Erikson psikososyal gelişim kuramı Okulun ilk yıllarında Erikson psikososyal gelişim kuramı açısından yaklaşık 5 ila 11 yaşları arasında gerçekleşir. Sosyal etkileşimler yoluyla çocuklar, başarılarından ve yeteneklerinden gurur duymaya başlar. Çocukların yeni sosyal ve akademik taleplerle baş etmeleri gerekiyor. Başarı bir yeterlilik duygusuna yol açarken, başarısızlık aşağılık duygularıyla sonuçlanır. Sonuçlar Ebeveynler ve öğretmenler tarafından cesaretlendirilen ve övülen çocuklar becerilerine yönelik bir yeterlilik duygusu ve inanç geliştirir. Ebeveynlerden, öğretmenlerden veya akranlarından çok az teşvik alan veya hiç almayanlar, başarılı olma yeteneklerinden şüphe duyacaklardır. Psikososyal gelişim bu aşamasında başarılı bir şekilde bir denge bulmak, çocukların kendilerinden önce belirlenen görevleri yerine getirme yeteneklerine dair bir inanç geliştirdikleri yeterlilik olarak bilinen güce yol açar. 5- Kimlik Gelişimi Erikson psikososyal gelişim kuramı Beşinci Erikson psikososyal gelişim kuramı aşaması, genellikle çalkantılı gençlik yıllarında gerçekleşir. Bu aşama, bir kişinin hayatının geri kalanı boyunca davranış ve gelişimi etkilemeye devam edecek bir kişisel kimlik duygusu geliştirmede önemli bir rol oynar. Gençlerin bir benlik ve kişisel kimlik duygusu geliştirmeleri gerekir. Başarı, kendinize sadık kalma becerisine yol açarken, başarısızlık rol karmaşasına ve zayıf bir benlik duygusuna yol açar. Ergenlik döneminde çocuklar bağımsızlıklarını keşfederler ve bir benlik duygusu geliştirirler. Kişisel keşif yoluyla uygun cesaretlendirme ve güçlendirme alanlar, bu aşamadan güçlü bir benlik duygusu ve bağımsızlık ve kontrol duyguları ile çıkacaklar. İnançlarından ve isteklerinden emin olmayanlar kendilerini güvensiz hissedecekler ve kendileri ve gelecek hakkında kafaları karışacaktır. Bu aşamayı başarıyla tamamlamak, toplumun standartlarına ve beklentilerine göre yaşama yeteneği olarak tanımladığı sadakate götürür. Ego kimliği gelişimi özel bir durumdur. Ego kimliği, sosyal etkileşim yoluyla geliştirdiğimiz bilinçli benlik duygusudur. Psikososyal gelişimin kimlik-kafa karışıklığı aşamasında merkezi bir odak haline gelir. Başkalarıyla günlük etkileşimlerimizde edindiğimiz yeni deneyimler ve bilgiler nedeniyle ego kimliğimiz sürekli değişir. Yeni deneyimlerimiz olduğu için, kimliğin gelişimine yardımcı olabilecek veya engelleyebilecek zorluklar da üstleniyoruz. 6- Yakınlık Erikson psikososyal gelişim kuramı Genç yetişkinlerin Erikson psikososyal gelişim kuramına göre, diğer insanlarla samimi ve sevgi dolu ilişkiler kurması gerekir. Başarı, güçlü ilişkilere yol açarken, başarısızlık yalnızlık ve izolasyonla sonuçlanır. Bu aşama, insanların kişisel ilişkilerini keşfettikleri erken yetişkinlik dönemini kapsar. İnsanlar, diğer insanlarla yakın ve kararlı ilişkiler geliştirmelidir. Bu aşamada başarılı olanlar, kalıcı ve güvenli ilişkiler kurarlar. Her adımın önceki adımlarda öğrenilen becerilere dayanır. Güçlü bir kişisel kimlik duygusu, yakın ilişkiler geliştirmek için önemlidir. Zayıf bir benlik duygusu, daha az bağlı ilişkiler kurma eğilimini getirir. Bu aşamanın başarılı bir şekilde çözülmesi, aşk olarak bilinen erdemle sonuçlanır. Diğer insanlarla kalıcı, anlamlı ilişkiler kurma yeteneği belirleyici faktördür. 7- Üretkenlik Erikson psikososyal gelişim kuramı Yetişkinler, Erikson psikososyal gelişim kuramı açısından genellikle çocuk sahibi olarak veya diğer insanlara fayda sağlayan olumlu bir değişiklik yaratırlar. Kendilerinden daha uzun süre dayanacak şeyler yaratmak, üretmek değerlidir. Başarı, yararlılık ve başarı duygularına yol açarken, başarısızlık dünyaya sığ bir katılımla sonuçlanır. Yetişkinlik döneminde, kariyerimize ve ailemize odaklanarak yaşamlarımızı inşa etmeye devam ediyoruz. Bu aşamada başarılı olanlar, evlerinde ve toplumlarında aktif olarak dünyaya katkıda bulunduklarını hissedeceklerdir. Bu beceriye erişemeyenler ise kendilerini verimsiz ve dünyaya karışmamış hissedeceklerdir. Bakım, bu aşama başarıyla yürütüldüğünde elde edilen erdemdir. Başarılarınızdan gurur duymak, çocuklarınızın yetişkinlere dönüşmesini izlemek ve hayat arkadaşınızla bir birlik duygusu geliştirmek bu aşamadaki önemli başarılardır. 8- Dürüstlük ve Umut Erikson psikososyal gelişim kuramı İlerleyen yıllarda Erikson psikososyal gelişim kuramı, yaşlılıkta ortaya çıkar ve hayata geri dönmeye odaklanır. Gelişimin bu noktasında, insanlar hayatlarındaki olaylara dönüp bakarlar ve yaşadıkları hayattan mutlu olup olmadıklarını veya yaptıkları veya yapmadıkları şeylere pişman olup olmadıklarını belirlerler. Daha yaşlı yetişkinleri, Erikson psikososyal gelişim kuramı açısından, hayata geri dönmeleri ve bir tatmin duygusu hissetmeleri gerekir. Bu aşamadaki başarı bilgelik duygularına yol açarken, başarısızlık pişmanlık, acı ve çaresizlikle sonuçlanır. Bu aşamada insanlar hayatlarındaki olayları geri yansıtır ve durumu değerlendirir. İyi yaşandığını hissettiği bir hayata dönüp bakanlar, kendilerini tatmin ve huzur duygusuyla yaşamlarının sonuyla yüzleşmeye hazır hissedeceklerdir. Geriye bakıp sadece pişmanlık duyanlar, bunun yerine yaşamlarının, sahip olmaları gerektiğini düşündükleri şeyleri başaramadan sona ereceğinden korkacaklar. Sonuçlar Bu aşamada başarısız olanlar, hayatlarının boşa gittiğini hissedecek ve birçok pişmanlık yaşayabilirler. Kişi acı ve çaresizlik duygularıyla baş başa kalacaktır. Başarılarından gurur duyanlar bir bütünlük hissedeceklerdir. Bu aşamayı başarıyla tamamlamak, birkaç pişmanlıkla ve genel bir tatmin duygusuyla geriye bakmak anlamına gelir. Bu bireyler, ölümle yüzleşirken bile bilgeliğe erişecekler. 👨⚕️ Dr. Bora Küçükyazıcı Klinik Psikoloji PhD & Meditasyon Eğitmeni Çocuk ve Genç Kliniği
Erikson’a göre gelişim dönemler halinde olur epigenetik, her dönemin uyum, kriz ve çatışma dönemleri bulunur. Erikson’a Göre Gelişim Dönemleri Epigenetik Güven – Güvensizlik 0 – 1 Yaş ü Fizyolojik ihtiyaçlar kişilik üzerinde etkilidir. ü İhtiyaçları yerinde ve zamanında karşılanmayan çocukta kendisine ve çevresine karşı güvensizlik oluşur. ü 3 şekilde güven duygusu aşılanabilir Aşinalık tanıdıklık, tutarlılık ve süreklilik. ü Bebeğin güven göstergeleri Beslenme kolaylığı ve uyku derinliğidir. Özerklik Otonomi – Utanç Kuşku 1 – 3 Yaş ü Bebek bağımsız hareket edebilmek ve yapabileceklerini göstermek ister. ü Çocuğa esnek ve çevresini özgürce keşfedebileceği ortamlar sağlanmalıdır. ü Aşırı derecede korunan ve kontrol edilen çocuklar yeteneklerinden şüphelenebilir, kendinden ve vücudundan utanabilir. Girişimcilik – Suçluluk 3 – 6 Yaş ü Bilişsel gelişim ve dil gelişimine bağlı olarak çocukta merak duygusu gelişir. Çevreyi araştırmak isterler. ü Çocuklar atılgan ve meraklıdırlar. ü Merakından dolayı azarlanan ve engellenen çocukta suçluluk duygusu gelişir. Başarı Çalışkanlık – Aşağılanma 6 – 12 Yaş ü Çocuklara yetenekleri ölçüsünde sorumluluk vererek başarıyı tatmaları sağlanmalıdır Bu yolla başarı Güdüsü kazandırılmalıdır. ü Geri bildirim verirken olumlu ve olumsuz yanlar birlikte söylenmeli, başka biriyle karşılaştırılmamalıdır. ü Başarmalarına izin verilmeyen çocuklar kendilerine karşı olumsuz bir tutum geliştirebilir. Kimlik Kazanma – Kimlik Karmaşası 12 – 20 Yaş ü Ben kimim sorusunun yanıtını arayan birey kendine daimi bir kimlik bulma arayışındadır. ü Dönemi başarıyla atlatan birey kendine özgü olumlu bir kimlik ve olumlu benlik algısı kazanır. Yakınlık – Yalnızlık Yalıtılmışlık 20 – 40 Yaş ü Eşiyle, iş arkadaşlarıyla yakınlık kurar, sevgiyi alır ve verir. Aksi durumda kendini yalnız ve terkedilmiş düşünür. ü Bireyin çevresindeki insanlardan uzaklaşması yalnızlık/yalıtılmışlık duygusu yaşadığını gösterir. Üretkenlik – Durgunluk 40 – 65 Yaş ü Birey bu dönemde diğerlerine bir şey yapma, onlara faydalı olma ihtiyacı hisseder. ü Üreticilikten yoksun bireyler çocuklarına ve çevrelerine karşı kayıtsız, verimsiz, kendi çıkarlarını düşünen, sahte ilişkiler kuran biri olur. Benlik Bütünlüğü – Umutsuzluk 65 Üzeri ü Kişi hayatını gözden geçirir ve geçmişini sorgular. Ericson’a Göre Çevrenin Birey Üzerindeki Etkileri Temel Sosyal Öğe Güven – Güvensizlik Anne – baba Özerklik – Utanç Anne – baba Girişimcilik – Suçluluk Anne – baba Başarı – Aşağılanma Anne – baba, öğretmen Kimlik Kazanma Akranlar Yakınlık – Yalnızlık Yakın arkadaş, eş Üretkenlik – Durgunluk Aile, iş dünyası – Umutsuzluk Geçmiş deneyimler Ericson’un 4 Kimlik Statüsü Kimlik krizi yaşantısı Ericson’a göre 4 şekilde sonuçlanabilir. Bunlar 1. Başarılı Kimlik Statüsü Bunalım geçirmiş ve bir karara varıp bu kararda bağlanmış kişilerdir. Bu ergenler kimlik aramayla ilgili sorunlarını çözmüş kişilerdir. Bu ergenler çocukken fazla korunmamış ve aileleri kısmen reddedicidir. Dolayısıyla çocuklar zorluklarla nasıl baş edeceklerini öğrenmişlerdir. UYARI Bir çocuğun babasına inat onun istemediği bir bölümü seçip tam bana göreymiş diyip tatmin olması, başarılı kimlik kategorisine dahil edilebilir. 2. İpotekli Bağımlı Kimlik Statüsü Bunlar bunalım yaşamamışlardır, ama bir karara varmış gibi görünmektedirler. Tabiki bu karar ebeveynlerin kararlarıdır. Çevrelerindeki insanların yönlendirmesine ihtiyaç duyarlar. 3. Psiko-Sosyal Moratoryum Gecikmiş Kimlik Statüsü Bunalımı yaşayan, ama çözüm bulamayan kişilerdir. Özellikle Avrupa ve Amerika kültüründeki kişilerin eğitimlerini, işlerini, gelecekle ilgili programlarını askıya alarak başka ülkeleri insanları tanımak amacıyla seyahat etmesi moratoryum kimlik statüsüne örnek verilebilir. Kısa vadeli hedefler koyarlar. 4. Dağınık Kargaşalı Kimlik Statüsü Henüz bir kimlik bunalımı yaşamamış kişilerdir. Dolayısıyla bir karara da bağlanmamışlardır. Marcia’ya göre bu kişiler, en az etkilemenin ve yönlendirmenin bulunduğu aileden gelmektedir. Kararları sürekli değişir. Ters Kimlik Kimlik karmaşası yaşayan birey bu durumdan kurtulmak için toplumun beklentilerine ters düşen rolleri ve idealleri benimser. Örneğin ebeveynlerine inat, kendisi de istiyor olsa dahi onların istemediği bir bölümü tercih etmesi Androjen Kimlik Kadınların erkeklerin, Erkeklerin kadınların olumlu yönlerini alması. Örneğin bir erkeğin ahçı olması, kadının kamyon şoförü olması.
Psikoloji alanı neredeyse her insanın ilgi duyduğu bir alan olarak bilinmektedir. Çünkü bu alanın çok geniş sınırları bulunmaktadır. Doğal olarak her insan bu alan içerisinde dikkat çekici bir konu bulabilir. Erik Erikson ise psikoloji alanında tanınmış bir isim olarak çok önemli buluşlar yapmıştır. Özellikle gelişim kuramı üzerine yapmış olduğu çalışma büyük ilgi görmüştür. Erik Erikson Kimdir? Danimarka ve Alman kökenli olan psikolog olarak bilinmektedir. "Kimlik bunalımı" kavramını ilk kullanan psikolog olarak dikkat çekmiştir. 15 Haziran 1902 yılında doğmuş ve 12 Mayıs 1994 yılında ise ölmüştür. Erik Erikson'un Psikososyal Gelişim Kuramı Evreleri ve Aşamaları Nelerdir? Erik Erikson, bireylere odaklanarak oldukça ilgi gören bir gelişim kuramı ortaya koymuştur. Bu kuramın evreleri ve aşamaları bulunmaktadır. Her gelişim döneminde bireyde farklı özellikler olduğunu göstermiştir. 1. Bebeklik Evresi 0-1,5 yaş Temel güven ve güvensizlik ile umut bu dönemin sembolüdür. Bebek hayatını devam ettirmek için bakıcıya ihtiyaç duyar. Anne veya babanın dışında başka bir bakıcıda bebeğe bakabilir. Bebeğin bakıcısı kim olursa olsun bebeğin onunla iletişim kurma eğilimi ortaya çıkmaktadır. 2. İlk Çocukluk 1-3 yaş Bu dönemde çocuğun iradesi ortaya çıkar. Çünkü ilk çocukluk döneminde tuvalet eğitimi vs. çocuğa verilebilir. 3. Oyun Çağı 3-5 yaş Çocuk bu dönemde istediği her şeyi özgürce yapabilir ve bu yüzden istekleri artabilir. 4. Okul Çağı 5-11 yaş En önemli evrelerden biriside okul çağıdır. Çünkü çocuğun bilgi birikimi bu dönemde oluşmaya başlayacaktır. 5. Ergenlik 12-19 yaş Ergenlik dönemi oldukça önemli olmakla birlikte çocuğa bu dönemde anlayışlı davranmak gerekir. Çocuğun bu dönemde yapısal değişiklikleri de olacaktır. 6. İlk Yetişkinlik 20-30 yaş Bu evreye gelindiğinde ise sevgi ve yakınlık kavramları sıkça ortaya çıkar. Karşı cinle yakınlıkta bu dönemde önemli bir seviyeye gelmektedir. 7. Yetişkinlik 30-60 yaş Yetişkinlik evresinde bir süre durağanlık görülebilir. Özellikle bakım ve ilgi kavramları bu dönemin gelişen duyguları olarak görülmektedir. 8. Yaşlılık 60 yaş üzeri Bu evrede ise kişide umutsuzluk kavramı dikkat çeker. Ayrıca bilgelik seviyesi de oldukça yüksektir. Özellikle yaşlılık evresinde insanın geriye dönerek yaptığı hataları düşündüğü görülür.
Erikson’a göre kişi, çevreyle etkileşim içerisinde, yaşam boyunca büyür. Bunun için Erikson’un kuramı “psiko-sosyal gelişim” olarak da adlandırılmıştır. Benlik, gücünü yavaş yavaş ve yaşam boyunca elde eder. Erikson bu gelişimin sekiz evrede oluştuğunu öne sürer. Bu sekiz dönemden her birinin kendisine özgü gereksinimleri, yerine getirilecek görevleri, çözülecek sorunları, duyarlı yönleri, dönüm noktaları, ve özgül bunalımları kriz vardır. Normal kişilik gelişmesi, bu gereksinimlerin karşılanması, sorunların çözülmesi, görevlerin uygun zamanda yerine getirilmesi, bunalımların atlatılması ile gerçekleşir. Böylelikle, çatışma denilen şey aslında sürekli, ve durmak bilmeyen bir süreçtir. Ve yine Erikson’a göre “bu çatışmaların çözümleri kültürden kültüre değişmektedir” Kulaksızoğlu, 1999 s. 31. Birbirinden kesin sınırlarla ayrılmamakla birlikte her dönemin kendine özgü özellikleri, çatışmaları ve krizleri vardır. Kişiden kişiye farklılık göstermekle birlikte tüm insan yaşamının kendine özgü bir seyri vardır Şener, Şenol, Aşamalı-türeyim ilkesi gereğince, her çağ, o döneme özgü temel bir çekirdek çatışmanın çözümünü içerir. Bu çekirdek çatışma, benliğin ruhsal-toplumsal gelişme süreci içerisinde aşması gereken bir dönüm noktası, bunalım, kriz olarak yer alır. Her çatışmanın biri olumlu, biri olumsuz iki karşıt kutbu vardır ve bu çatışma hiçbir zaman bütünüyle kesin bir çözüme kavuşmaz. Önemli olan, olumlu kutbun olumsuza göre üstünlük oranıdır, yine de karşıt olumsuz öğe çekirdek olarak bulunur. YAŞAMI Erik Homburger Erikson, Almanya’nın Frankfurt kentinde, Danimarkalı bir ana babanın oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Daha doğmadan, babası annesini terketmiş ve Erikson Baden Eyaletinin Karlsruhe kentinde, annesi ve üvey babasının yanında büyümüştür. Üvey babası Theodor Homburger, Alman Yahudisi olan bir çocuk hekimidir. Biyolojik babası ile ilgili bu sır Erikson’dan saklanır ve yıllarca Erick Homburger olarak bilinir. Yahudi bir babanın sarışın, mavi gözlü, İskandinav tipli oğlu olarak hem Yahudi arkadaşlarınca hem de diğerlerince hep dışlanır. “Kimlik bunalımı” kavramını psikiyatri literatürüne kazandıran kişi böylelikle kendisi de kimliğiyle ilgili sorunlar yaşar. Sonraları kimlik, kimlik bunalımı ve kimlik kargaşası kavramları Erikson’un düşüncesinde çok önemli bir yer tutmuştur. Genç erikson, Karlsruhe’deki lise eğitimi sırasında sanat konusundaki yeteneğini belli eder. Liseden sonra bir yılını Karaormanlarda, İtalya’da ve Alplerde gezerek geçirir. Yaşam üzerine düşünür, resim yapar, notlar alır. Bu gezginlik yılından sonra önce Karlsruhe’de, daha sonra Münih ve Floransa’da sanat eğitimi yapar. 1927 yılında, yüksek okuldan arkadaşı olan Peter Blos, Erikson’u Viyana’ya davet eder. Psikanaliz eğitimine devam etmekte olan Blos, o sıralar yine Viyana’ya psikanaliz olmaya gelen New York’lu Dorothy’nin dört çocuğunun eğitimini de kendi sorumluluğuna almıştır. İngiliz ve Amerikalı hastaların ve öğrencilerin çocukları için kurduğu yeni okulda çalışacak bir arkadaş aranmaktadır. Erikson bu teklifi kabul eder. Blos ve Erikson okullarını değişik bir biçimde örgütlerler. Çocuklar ders planının yapılmasında katkıda bulunmakta ve kendilerini serbestçe ifade etmektedirler. Erikson bu dönemde Mrs. Burlingham aracılığıyla Freud ailesiyle tanışır. Anna Freud tarafından analiz edilmeye başlanır. Aynı zamanda bir ilkokul öğretmeni olan Anna Freud özellikle çocuk psikiyatrisi üzerinde çalışmaktadır. Anna Freud’un etkisiyle, Erikson da dikkatini çocukluğa çevirir. O yıllarda psikanaliz, sonraları geliştirilen katı kurallara sahip olmadığından, Anna Freud’la analiz dışında da görüşürler. Erikson böylelikle hem öğretmenliğini sürdürür, hem de Viyana Psikanaliz Enstitüsüne devam eder. 1929 yılında, Kanada doğumlu bir Amerikalı olan Joan Mowast Serson ile evlenir. 1933 yılında Viyana’yı terkederler. O sıralar tanıştığı, Imago Dergisinin kurucularından olan Viyanalı Hans Sachs, Erikson’u kendisinin çalışmakta olduğu Harvard Tıp Fakültesine, Boston’a davet eder. Erikson kısa bir süre Danimarka’da kaldıktan sonra, kentin tek çocuklu analisti olarak Bostan’a yerleşir ve Massachusets General Hospital ve Harvard Tıp Fakültesinde çalışmaya başlar. Erikson, Cambridge’deki genç toplumbilimcilerden çok etkilenir. Özellikle Margareth Mead ve Ruth Benedict’in görüşleri Erikson’un, insan gelişimindeki kültürel farklılıklara odaklanan yaklaşımında etkili olurlar. Yalnızca üç yıl kaldığı Boston’da klinisyen ve araştırmacı olarak iyi bir ün yapan Erikson bundan sonra Yale Üniversitesi İnsan İlişkileri Enstitüsüne geçer. 1938 yılında Güney Dakota’ya giderek Pine Ridge Yerleşim Bölgesinde yaşayan Sioux Kızılderili Kabilesinin çocuklarını inceler. Bu çalışmalar sırasında, toplumsal ve tarihsel güçlerin çocuk yetiştirme biçimlerini etkileyişi konusunda edindiği gözlemler, ruhbilime ve toplumbilime önemli bir katkı olmuştur. Erikson, 1939 yılında Berkeley’e gider ve bu kez orada bir balıkçı kabilesi olan Yurok Kızılderililerini inceler. Berkeley’den 1950 yılında ayrılır ve Masschusets’de Stocckbridge’e yerleşerek gençlerle çalışmaya başlar. 1960 yılında Harvard’a profesörlüğe çağrılır. Orada, yaşam süreci konusundaki kuramını, özellikle “kimlik bunalımı” kuramını anlatma olanağı bulunur. 1972 yılında San Fransisco’da Mount Zion Hospital’de psikiyatri konsültanı olarak çalışmaya başlar. Sonraki yıllarda da eski ilgi odaklarını koruyarak çalışma ve yazılarına devam etmiştir Erikson, 1984 s. 53. KİŞİLİK KURAMI Erikson’un kişilik gelişimi kuramı, insan yaşamının sekiz zaman dilimine bölünmesiyle oluşan birbirinden farklı çağlardan oluşmaktadır. Bu zaman dilimlerinin ortak bir özelliği, olumlu ve olumsuz iki kutbunun oluşudur. Yani güven kazanımı olumlu bir kutup iken; onun karşıtı, güven kaybı ise olumsuz bir kutuptur. İnsanın, her çağda kazanması gereken nitelikler, yaşaması gereken tecrübeler, çözmesi gereken problemleri vardır. Olumlu ve olumsuz kutuplar arası yaşanan üstünlük çabası, çatışma olarak ifade edilir. Her devrede yaşanan çatışmaların sonucunda, kazanılanlar ve kazanılamayanlar sonraki aşamaları etkilemektedir. Bu da her devrin diğerleriyle ilişkili olduğunu göstermektedir. Eğer birey bu devrelerdeki çatışmaları çözüme kavuşturamazsa gelişimi beklenen düzeyde olmaz. “Başka bir anlatımıyla birey, bir evrenin spesifik karmaşasını çözüme kavuşturamazsa, kişilik gelişimi bu evreye takılacağı için, tam olarak gelişemez” Aydın, 2000 s. 85. Eğer birey bir devrenin gelişim düzeylerini tamamlayamamışsa diğer devrelere bu çözümsüzlükler taşınır ve sonraki dönemlerde çözümlenmesi ise ihtimal dahilindedir. SEKİZ EVREYE GENEL BİR BAKIŞ TEMEL GÜVENE karşı TEMEL GÜVENSİZLİK EVRESİ 0-1 yaş Bebekler hayatlarının ilk zamanlarında çevrelerine ve dünyaya güvenip güvenmeyeceklerine dair bir kanaat edinmektedirler. Bebeğin ilk psiko-sosyal görevi güvenmeyi öğrenmektir. Bu devrede bebeğin, annesiyle tensel teması son derece yüksek frekansa sahiptir. Annesiyle olan duygusal bağlılığı çok önemlidir. Eğer bebeklerin fizyolojik beslenme, temizlenme, dinlenme, uyku ihtiyaçları giderilirse; bebeklerle sevecen, tutarlı, düzenli bir ilişki geliştirilirse, bebek kendisinin sevildiğinden emin olursa, kendisini güvende hissedecek ve hayatının devam etmesi için her hangi bir engel hissetmeyecektir. Böylelikle mutlu ve iyimserlik duygularına sahip bir birey olabilmektedir. Bu güven kazanımı sadece anneye yönelik değildir. Anne birincil güven vericidir. Fakat babanın ve çevrenin vereceği güvene de bebeğin ihtiyacı vardır. “Buna göre, güven duygusu, özellikle annelerin, bebeklerinin beklenti ve gereksinimlerini düzenli olarak giderdikleri takdirde oluşur” Aydın, 2000 s. 85. Eğer bebek kendisini güvende hissetmezse, ileriki yaşlarında davranış anormallikleri, kişilik bozuklukları ve uyumsuzlukları gösterebilir. Duygusal olarak reddedilen, gereksinimleri giderilmeyen bebekler, çevrelerine güvenemezler, kendilerini değersiz hissederler. Değersizlik, karamsarlık, kararsızlık ve yetersizlik kaygıları artar. Peki bu güvensizlik ileriki yaşlarda daha olumlu yaşantılar haline çevrilebilir mi? Evet çevrilir. Çünkü Erikson, Freud'un aksine; bir devrede takılan bireylerin, diğer devrelere, çözülmemiş problemleriyle geçebildiklerini, sonraki devrelerde ise bu sorunlarını çözümlemeye çabalamakta olduğuna değinmiştir. Kendini güvende hissetmeyen bebekler annesi yanında olmadığı zaman ağlarken, kendini güvende hisseden bebeler anneleri yanlarından ayrıldığında da ağlamazlar. UTANÇ VE KUŞKUYA karşı ÖZERKLİK EVRESİ 1-3 yaş Çocuklar bu yıllarda sürekli yeni şeyler öğrenme çabası içindedirler, bu sebeple, kendilerini ve çevrelerini tanımaya başlarlar. Sürekli keşfetme çabası hakimdir. Bu dönemde çocuklar bağımsızlık ihtiyacı hissederler, bununda giderilmesi içinde özerklik isterler. Çocukların yeni ilgilerine karşı ebeveynlerin tutumları, çocukların bu devrede bağımsızlığa karşı utanma ve kuşkuculuk duygularını yaşamasına sebep olur. Eğer ebeveyn çocuğunun ilgilerini sınırlandırmaz, sorularını yanıtlarsa; çocuk, ebeveyn desteğini ve güvenini bir çok aktivitesinde alabilirse, hem kendi özerkliğini sağlamış olacak, hem de “ben kendimim”, “başkalarının malı değilim” diyebilecektir. Yapılabilecek rehberlik çalışmalarıyla çocukların yetenekleri ilgileri keşfedilecek, kendine güvenme, saygı ve kabul edilme duygularını yaşaması sağlanacaktır. ERİKSON ve İNSANIN SEKİZ ÇAĞI[2] EVRE KARMAŞA ÇATIŞMA ANLAMLI İLİŞKİLER OLASI SONUÇLAR Olumlu Sonuç - Olumsuz Sonuç Olumlu Kutup Olumsuz Kutup 1. 0-1 yaş Güven Güvensizlik Anne Anneye güvenli - güvensiz bağlanma; Umut, inanç - duyusal çarpıtma, uzaklaşma 2. 2-3 yaş Özerklik Utanç ve Kuşku Ebeveynler Özerkleşme ve bağımsızlaşma girişimlerinde başarı – başarısızlık; İrade, kararlılık - dürtüsellik, zorlanım 3. 3-5 yaş Girişkenlik Suçluluk Aile Toplum tarafından onaylanma, istenilen hedeflere bilinçli - bilinçsiz yönelim; Amaç, cesaret – acımasızlık, engelleme 4. 6-11 yaş Çalışkanlık ve Başarı Aşağılık Duygusu Komşular, Okul Bireysel ve sosyal bilinç yeterliliği kazanma – kazanamama; Beceriklilik – beceriksizlik, atalet 5. Erinlik Kimlik Kazanma Rol Karmaşası Akranlar, Rol modelleri Olumlu - olumsuz benlik algılaması kazanma; Bağlılık, sadakat – fanatizm, reddiye 6. Ergenlik Yakınlık Yalıtılmışlık Arkadaşlar, Partnerler Başkalarıyla olumlu - olumsuz sosyal ilişkiler kurma; Sevgi – ayrımcılık, dışlayıcılık 7. Orta yaş Üretkenlik Durgunluk Ev ve İş arkadaşlar Aile, toplum ve insanlığın gelişimi için, olumlu - olumsuz değerler kazanma; Özen, bakım – inkarcılık, uzatma 8. Yetişkinlik Benlik Bütünlüğü Umutsuzluk Tüm insanlık Yaşamdaki sevinç ve üzüntüler ile, ölüme karşı benlik bütünlüğünü koruyarak geliştirmede, başarı – başarısızlık; Bilgelik – umutsuzluk, kibir Çocuğun her merakına müdahale eden, yeni şeyler tanımasına, kendisini ifadesine fırsat vermeyen, çocuğunu sürekli olarak sınırlandıran ve ona seçme hakkı vermeyen ebeveynler, utanç içinde kıvranan her şeyden gereksiz yere kuşkulanan bireyler yetiştirmektedirler. Bu çocuklar kendilerinden düşüncelerinden bedenlerinden çevrelerinden utanır ve kuşkuya düşerler. Özsaygılarını yitirirler. Ellerinden gelse dünyanın gözlerini kör edeceklerdir. Fakat bunun yerine kendilerinin görünmez olmasını istemek zorundadırlar. Ebeveynlerin tutumları destek ve güvenleri, pekiştireçleri, sağlıklı yönlendirmeleri, çocuğun bu karmaşayı nasıl yaşayacağını belirleyen en önemli unsurlardır. Çocuklar herhangi bir şeyde başarısız olduklarında suçlanmamalı eleştirilmemelidir. SUÇLULUK DUYGUSUNA karşı GİRİŞGENLİK EVRESİ 3-6 yaş Çocukların büyümesi için salgılanan hormonlar, onların çok enerjik bir fizyolojisinin olmasını sağlar. Çocuklar bu sebeple aşırı hareketlidirler. Bu fazla enerji, çocuğun bir takım yeni aktivitelere yönlenmesine sebep olur. Yaptığı her davranış ebeveyninin hoşuna gitmeyebilir. Çocuklar akletmeden bir çok aksiyon içindedirler. Çocuğa ne yapıp-yapmaması gerektiğinin anlatılması, çocuğun kendisini ifade etmesine alternatif yollar sunulması, fizyolojik enerjisini boşaltabileceği eğitsel ve oyunsal yaşantıların oluşturulması, çocuğun girişken bir yapıya sahip olmasına, istediğini elde etmek için meşru tüm alternatifleri göz önünde bulundurarak yeni yöntemler geliştirebilmesine sebep olabilmektedir. “Kişiliğinin farkında olan çocuklar bu evrede kendilerini başkalarıyla karşılaştırır, cinsiyet ayrımının fark edebilirler. Keşfedicidirler, yeni deneyimlerden hoşlanırlar, kendi bakımlarını üstlenebilirler” Pullukçu, 1994 s. 15. Bir takım ebeveynler, çocuklarına doğruları ve yanlışları anlatmayı denerken bir kısmı ise çocukları engellemektedir. “Ana babalar yalnız yasaklama ve yönlendirme yollarını kullanmakla kalmamalı; çocuğa, ne yapıyorlarsa bir anlamı olduğuna ilişkin derin, neredeyse bedensel bir inanma sağlayabilmelidirler. Son kertede, çocuklar engellemelerden değil, bu engellemelerin toplumsal anlamlarının yokluğu ya da yitiminden ötürü nevrotik olurlar” Erikson, 1984 s. 7. Aksine çocuğu cezalandırarak sınırlandırarak, tutarsız kararlar alarak engelleyen ebeveynler, kendine güvenemeyen ve girişken olmayan, çekinik kişilik sahibi çocukların yetişmesine neden olmaktadırlar. Çocuklar bu devrede okul yaşamına hazırlanırlarsa enerjilerinin büyük bir çoğunluğu etkili eğitim yaşantıları haline dönüşerek sağlıklı ve akılcı bir yönlendirmeye tabi tutulmuş olurlar. Bu dönemde çocukların kendi istekleriyle bir şeyler yapmaları cesaretlendirilmeli çocuğun başarılı olması için uygun ortamlar hazırlanmalı çocuğa önce kolay işler daha sonra zor işler verilmeli çocuğun yaptığı hataya anlayış göstermeli, kendi hatasını bulmasını sağlanmalı çocuğun yaptığı işler önce sık sonra rasgele zamanlarda olumlu pekiştireçlerle ödüllendirilmelidir İlgar, 1995 s. 63. “Çocuk sorumluluk duygusu geliştirdikçe, kendi sorumluluk alışına izin veren roller, işlevler ve kurumlar üzerine biraz içgörü kazandıkça, alet ve silahları kullanmakta, anlamlı oyuncakları işletmekte ve daha küçüklerin bakımlarını üstlenmekte haz verici bir başarı duygusu bulacaktır” Erikson, 1984 s. 18. AŞAĞILIK DUYGUSUNA karşı İŞYAPICILIK EVRESİ BAŞARI 6-12 yaş Çocuklar, artık okullu olmuşlardır ve yepyeni bir çevre, yepyeni ilişkiler ve dünya öğrenmişlerdir. Öğretmenler, arkadaş ve akran grupları, klikler çocuğun önem verdiği şeyler arasındadır. Ebeveynler, öğretmenler, bu devrede çocuklarla olan ilişki biçimlerine göre çocukların başarı veya aşağılık duygularını yaşamalarına sebep olabilmektedirler. Okulda başarılı olan çocuklar evde ve okulda aldıkları geribildirimlerle başarı duygusunu yaşamakta ve olumlu bir akademik benlik geliştirmektedirler. Başarısız çocuklar desteklendikleri ve hiçbir başarı kaydedemedikleri sürece olumsuz bir akademik benlik algısı geliştirir, derse okula öğretmene başarıya karşı olumsuz bir tutum sergiler. Kısacası reddederler. Eğitimde bireyselleştirmelere giderek, insanların kendi öğrenme hızlarına göre eğitim verilmesi başarılı öğrencilerin başarısızlar nedeniyle geri kalmalarına engel olabileceği gibi başarısız öğrencilerin aşağılık duygusunu çok daha az yaşamasına neden olabilecektir. Bunun için mümkün olduğunca eğitim bireyselleştirilmeli, sosyalleşmeyi sağlayacak ara derslerle akran grupları bir araya getirilmelidir. Çocukların zeka düzeylerine göre verilecek sorululuklar, onların başarmasını sağlayacak ve daha büyük başarı duygularını yaşamaları için onları motive edecektir. ROL KARGAŞASINA karşı KİMLİK EVRESİ 12-18 yaş Bu evre ergenliğin içinde bulunduğu dönemdir. Ergenler başta kendilerinin kim olduğundan, yaşamın amacından, hayatın sonundan, geleceğini nasıl yönlendireceğinden tutunda dünya görüşlerine, yaşam biçimlerine kadar bir çok kimlik problemini çözümlemekle uğraşırlar. Bütün problemlerine bireysel çözümlerini aramaktadırlar. Tıpkı bir tünele girmişlerdir. Adı kimlik olan bu tünelde kendilerine en uygun kimlik yapısını seçip o tünelden çıkmaya uğraşırlar. Bir kimlik kazanma çabası sürer gider. En doğrusuna karar vermek için kimliklerin çoğu elbise gibi giyilip çıkarılır. Bu yaşanan karmaşayı “kimlik bunalımı” olarak isimlendirebiliriz. Kimi ergenler tünelden çıkamaz. Başarısız olurlar ve bir kimlik geliştiremezler. Kimi ise kendisinin değerlerini kimsenin kabul etmediğini görerek, toplumsal olmayan değerlere sahip gruplarla birlikte olarak “ters kimlik” geliştirirler. “Ergenler temel iki sorunla ilgilenirler kendilerini ne olarak hissettikleriyle karşılaştırmalı olarak başkalarının kendisini nasıl hissettikleri” Erikson, 1984 Ergenler, bu dönemde geleceklerini planlamak zorunda oldukları için, onlara mesleki rehberlik çalışmaları yapılarak ileride bir statü kazanması sağlanmalı, toplumsal rolüne hazırlanmalıdır. Bu dönemde akran gruplarının, ergeni kabulü gene çok önemlidir. Diğer ergenlerce onaylanmak isteyen ergenler, eğer ebeveyn ve büyüklerince ve akran gruplarınca kabul görürse kimlik gelişiminde başarılı olurlar. Ayrıca “akran gruplarının onayına duyulan gereksinim, ergenin tüm kişiliğini kuşatabilir. Böyle durumlarda ergen, grup kurallarını yücelterek varlığını belirlenmiş bir amaç için adayabilir” Aydın, 2000, Ahlaki normların, tartışıldığı, derin düşünsel bir yapının hakim olduğu bu devrede ergenler kendilerinin örnek alacağı insanlara muhtaçtır. Bunun için etkin özdeşlim modelleri sunulmalıdır. YALNIZ KALMAYA karşı YAKINLIK KURMA EVRESİ 18-26 yaş Kimlik bunalımını sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşurmuş genç yetişkinler, yeni dostluklar ve daimi olacak arkadaşlıklar edinmek isteyecektir. Kendi kimliğini başkalarınınkiyle kaynaştırmaya istekli ve gönüllüdür. Bunlardan en önemlisi ise evlilik yapacağı insanla yaşayacağı iletişimdir. Sosyal bir çevre ve yeni sosyal ilişkiler kuracaktır. Diğer insalarca kabul görme, onay alma sıkı ve kalıcı dostluklar kurma bu devrede kazanılması gereken niteliklerdir. Bu süreçte başarılı olan genç yetişkinler diğer insanlarla olan birlikteliklerinde yakınlık duygusu yaşarken, başarısız olanlar yalıtılmışlık, uzaklaşma duygularını ve bunun ezikliğini yaşayacaklardır. DURAKLAMAYA karşı ÜRETKENLİK EVRESİ 26-50 yaş Birey, bu devrede hayatından birinci dereceden sorumlu alan tek kişidir. Orta yetişkinlik diye ifade edilen bu zaman diliminde, eski birikimlerinden faydalanarak yeni şeyler üretme aşamasındadırlar. Gelecek kuşakları oluşturma ve onlara yön verme çabası hakimdir. “Etkin bir hayat, etkin bir üretimle mümkün olur” bu devreyi anlatmak için en önemli sözcük bütünüdür. Toplumsal faydalar gözetilerek alınan sorumluluklar yerine getirilir. İnsanlar adına bir şeyler yapma çabası gayet açık görülebilir. Bu devrede problemli kimlik sahibi bireyler, kendilerinin de bir parçası olduğu toplumun faydalarını gözetmenin önemini umursamayarak, bu günlerde sıkça örneğini gördüğümüz sorumsuz çıkarcılıklarla meşgul olmayı daha faydalı bulmaktadırlar. Kendi başlarına kendi dünyalarını oluşturma ve “başımın dışındakinden bana ne” anlayışıyla bankaların, kamu faydasına kurulmuş kurumların gelirlerini çalarak daha müreffeh bir hayat sürme çabalarının, bu evredeki aksaklıklardan meydana gelmiş olabileceğini düşünüyoruz. UMUTSUZLUĞA karşı BENLİK BÜTÜNLÜĞÜ EVRESİ 0-... Son yetişkinlik olarak adlandırılan bu evrede, kişi o yaşına kadar yapıp ettiklerinin, “yapması gerekirken yapamadıklarının”, “yapmaması gerekirken yaptıklarının” hesabını, bir iç muhasebesini yapmaktadır. Kendi hayatını kendi gözüyle değerlendirmektedir. Nelerin eksik olduğunu, nelerin tam olduğunu gözlemlemektedir. Adeta kendi imtihanının sonuçlarını kavramaya çalışmaktadır. Çünkü ölüm gelmiştir ve kapıdadır. Belirlediği amaçları gerçekleştirebildiğini gören bireyler, mutluluklarını devam ettirebilmekte, buna karşılık amaçlarını gerçekleştiremeyen bireyler bir hayal kırıklığı yaşamaktadırlar. “Bu dönemin en güzel ürünü, anlamlı yaşantılarla dolu dolu geçirilmiş bir ömrün armağanı halinde gelen “damıtılmış kimlik” örüntüsüdür” Aydın, 2000 s. 91. Bunun aksine diğer bireyler, boş bir yaşam geçirmekten hayıflanmakta, ölümü korku ve kuşkuyla beklemenin acısını duymaktadırlar. Çevresiyle iletişimi kopmuş, hırçın, anlamayan ve anlaşılmayan kişilikleri vardır. Duyarlı ve sınırlı bir anlayış onlarla kurulabilecek en doğru iletişimdir. [1] “The Restoration of the Self kitabında bir listedeki 10 teorisyen içerisinde yer alan Erikson’un fikirlerini atladılar ve etkili fikir akımlarından bahsederken onun adını bile anmadılar…”, “Erikson’a karşı yaptığımız ihmalin sebeplerini bulmanın ve evrimsel psikanaliz bünyesinde onun sahip olması gereken yeri açığa çıkarmak için onun fikirlerini tekrar gözden geçirerek hataların düzeltmenin zamanı çoktan geldi…”, “Kesin olan şu ki Erikson’un katalizör görevi görmesine; bugünki psikanalizin kavramsal gelişmesi içerisinde saygı gösterilmemektedir…”, “Özellikle psikanaliz alanındaki Erikson’un hak ettiği yer için uzun süredir devam eden ihmal, bunca kanıta rağmen sadece bize açtığı psikanalitik teori içindeki genişletilmiş ufuklar değil aynı zamanda onun teklif ettiği direk teknik ve klinik bilgiler içinde geçerlidir…” Wallerstein, 2002, s. 52. [2] Budak, Selçuk. Psikoloji Sözlüğü. Bilim Sanat, Ankara, 2000; Akgül, Ömer. Erikson ve İnsanın 8 Çağı. Genç Eğitimciler Dergisi. İstanbul, sayı 4, 2002,
erikson ve psikososyal gelişim kuramı